GÜNDEM
Giriş Tarihi : 11-08-2022 18:43   Güncelleme : 11-08-2022 18:54

Davutoğlu’ndan STK’lara mektup

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sivil toplum kuruluşlarına (STK) mektup yazdı. Körü körüne itaat ile susarak işlerin düzeleceğini sanıyorsak, büyük bir yanılgı içindeyiz demektir” değerlendirmesini yaptı.

Davutoğlu’ndan STK’lara mektup

 

 

“Bu mektubu size tarihe kayıt düşen bir hasbihal olarak kaleme alıyorum. Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘hain’ ve ‘liyakatsiz’ ithamlarına karşı kendisiyle yüzleşme çağrısında bulundum. Şu ana kadar bu çağrıma cevap gelmedi. Gelin bu yüzleşmeyi ve muhasebeyi samimi bir şekilde hep birlikte yapalım. Bütün siyasi tartışmaları bir kenara bırakarak kendimize dürüstçe soralım: İnandığımız değerler adına gelecek nesillere nasıl bir miras bırakacağız?

 

'Siz en çok kimi örnek aldıysanız onun öne çıkardığı değerleri ve hedefleri tekrar bir düşünün'

'Sivil toplum kuruluşlarımızın ‘sivil’ niteliğinin örselendiği korku iklimine nasıl gelindiğini hiç sormayacak mıyız?'

‘Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul dağıtan’ sistem eleştirisi artık şiirlerde mi kaldı?'

İçinden çıktıkları halk yoksulluktan kıvranırken iktidardakilerin duyarsızca lüks ve şatafat içinde yaşaması, kamu ihalelerinin ve kaynaklarının dar bir zümre arasında paylaşılması, ‘servet bir grup elinde dolaşan bir emtia olmasın’ ilkesine ne kadar uygun? Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan, ‘bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul dağıtan’ sistem eleştirisi artık şiirlerde mi kaldı?

Nass diyerek uygulanan politikalarla dünyanın en yüksek faizinin yaşanmasının, Hazine’nin faiz borcunun anapara borcunu aşmasının nassa olan inancı nasıl sarsmakta olduğunu görmüyor muyuz?

Onurlu bir ülke ideali ile çıkılan yolda bir başka devlet başkanından ‘aptal olma’ diye alınan mektup, İsrail ile ilişkiler normalleştirilirken Mavi Marmara şehitlerinin unutulması, mazlumların sesi olma iddiasıyla çıkılan yolda birkaç milyar dolarlık swap alabilmek için Uygur Türklerinin soykırıma tabi tutulmasına sessiz kalınması hepimizin başını önüne eğdirmedi mi?

Eğer hala ideallerle yaşanan gerçeklik arasında derin bir uçurum varsa vicdanımıza sormaktan korkmayalım: Kim bu değerleri savunmaya çalıştı, kim bu değerleri yıprattı? Sakın ha, artık ‘kol kırılır yen içinde kalır’ demeyelim! Bize kaybettiren zihniyet bu işte! Şeffaflığı yok eden ve bizleri “olduğu gibi görünmeyen, göründüğü gibi olmayan” bir topluluk haline getiren zihniyet bu!

Özetle, gün her şeyi açık yüreklilikle konuşma ve yüzleşme günü. Güç kaygısıyla örttüğümüz her zaaf ‘camia’daki parçalanmış ruh halini artırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Sakın ha artık ‘kazanımlarımızı kaybederiz’ de demeyelim! Kazanımlarımızı güç sahibi olmak değil şahsiyet ve duruş sahibi olmak korur. Biz baskı gördüğümüz ama ahlaki üstünlüğe sahip olduğumuz dönemlerdeki samimiyetimizle 28 Şubat döneminin prangalarını kırdık, güç sahibi olup ahlaki üstünlüğümüzü kaybettiğimiz iktidar günlerinde ise şahsiyetimizi ve gençlerimizi kaybediyoruz. Son sözüm şu olsun: Körü körüne itaat ile susarak işlerin düzeleceğini sanıyorsak, büyük bir yanılgı içindeyiz demektir!

'Ötekileştirmeye dayalı kutuplaştırmayı tırmandırmak yerine toplumsal aidiyet bilincini pekiştireceğiz'

Değerli Kardeşim, Bu mektup kalemden göze, dilden kulağa değil yürekten yüreğe yazılmıştır. Öyle okumanızı rica ederim. Allah yüreklerimizdeki derin vicdandan bizi koparmasın. Allah’a emanet olunuz!”

AdminAdmin

Admin