Sivas’ta değişen pek bir şey yok

Sirer DOĞAN

04-09-2020 13:02

Sivas’ta son yıllarda ne değişti derseniz fiziki olarak baktığımızda bazı değişiklikler var ama insan materyali bakımından değişen bir şey maalesef yok. Bunun en güzel örneğini vermek için 5 Haziran 2006 tarihinde yazdığım köşe yazısını bir harfine bile dokunmadan sizlere sunmak istedim. Buda ki amacım bundan 14 yıl önce ne yazmışım bu gün neler olmuş bunu bir kıyaslama imkânınız olsun ve hafızaları yeniden yoklayalım istedim. “ Sivas, üç alıp, bir veren şehir...” Sivas’ın ekonomideki makûs talihinin değişmediği fikrini taşıyanlardan birisiyim, ama zaman zaman bu fikrim, bazı siyasiler ile şehrimizi yönetenlerin açıklamaları ile ters düşüyor. Aslında onların görüşlerinin doğru olması elbette bir Sivaslı olarak benim de dileğim. Bugün Sivas’ın ekonomik sıkıntıları hepimizin malumu, ancak zamanında Osmanlı eyalet merkezi olan Sivas’ın vergi kapasitesinin büyüklüğü, Osmanlı Devletinin yurtdışından borç alırken Sivas’ı teminat göstermesine yetmiştir. Son yıllarda Sivas’a gelen ödenek, yatırım ve cari harcamaların merkezi konumundaki Deftardarlığın Sivas’a harcanan ile Sivas’tan elde edileni kıyasladığı zaman “Sivas üç alan, bir ödeyen” il konumundadır. Bu konum 2005’de de böyleydi, acaba 2006’nın altıncı ayına girdiğimiz bugünlerde bir değişikli oldu mu,  bilmiyorum. Bu durumu merak edenler, defterdarlıktan sorarak öğrenebilir. Eğer gerçekten üç alıp bir verme oranı değişip üç alıp iki vermeye veya aldığımız kadar vermeye başlamışsak, o zaman bazı siyasilerin ve şehrimizi yönetenlerin söylevleri doğrudur. Yok bu oran aynen devam ediyorsa, bunun takdir ve yorumu da Sivaslınındır. Çünkü ne Sivas’ın işsizlik oranında azalma var, ne de eczacı ve noterlerin vergi rekortmenleri arasında gerilemesi var. Çünkü Sivas zaman zaman ifade ettiğim gibi bir emekli kenti ve üniversite öğrencisine dayalı bir ekonomik yapıya sahip. Başka bir il de acaba bir eczacı veya noter vergi rekortmenleri arasında bu kadar yukarıda olabiliyor mu? Sivas’ın kaderinde etkili olanların bu tabloyu iyi bir şekilde değerlendirmeleri gerekmektedir. MARKALAŞMAK ZORUNDAYIZ Gazeteciliğe başladıktan sonra geçen on yıllık süreçte Sivas’ı değerlendirmeye aldığımda “Dünya ülkeleri arasında Türkiye ne durumdaysa, Türkiye’de de Sivas aynı konumdadır” şeklinde düşünmüşümdür. Bu fikrim, yaklaşık 25 yıldır süregelmekte. Türklere ait herhangi bir ürünü, kültürel değeri yabancılar sahiplenmeye kalktığında Türkiye adeta ayağa kalkıyor. Ondan sonra yeniden oturuyor ve uyumaya başlıyor, tâ ki yeni bir sahiplenme çıkana kadar.. Sivas da maalesef ülkemiz ile aynı konumundadır ve aynısını yapmaktadır. Halbuki şu ana kadar Ne Sivas köftesi, ne de Sivas kebabının patentini aldık. Yarın herhangi bir il bu patenti almaya kalksa hemen ayağa kalkarız. Peki neyi bekliyoruz? Markalaşma dönemi geçtiğimiz iki yüzyılın en üst seviyesinde. Bu nedenle Sivas’a ait ekonomik ve kültürel değerleri sahiplenme konusunda uyanık olmalı ve çalışma yapmalıyız. Sivas el dokuma halılarının 60x60 birinci kalitesini Hereke’ye kaptırdığımız gibi olmamalı. Son yıllarda Kangal çoban köpeği dedik, ama İngilizlerin ve Amerikalıların 1940-50’li yıllarda bu ırkı götürüp Londra ve Newyork’ta “Anadolu Çoban köpeği” kulüplerini kurduklarını çeyrek asır sonra öğrenebildik. Bir veteriner generalimizin Gemlik askeri harasında bu köpekler üzerine çalışma yapması, Konya Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nin ilk defa uluslararası sempozyum düzenlemesinden sonra Kangal’da önce yerel festival sonra uluslararası festival düzenlemeye başladık. Ama Ankara-Haymana’dan gelen bir vatandaş birincilikleri alırken, şimdi de Ankara’da yarışmalar yapmaya başladılar. Biz ne yaptık? Kangal, Ulaş ve Sivas’taki merkezlerde bir gelişme, bir başarı mı  elde ettik? Yok. O zaman bu konuda da gerekeni yapmayı başaramadık demek ki.
DİĞER YAZILARI BEN MUHSİN YAZICIOĞLU’NU TANIMIYORUM AMA OYUM O’NA !... 01-01-1970 03:00