Sosyolojik Bir Kavram Olarak Laik / Şeriata Genel Bir Bakış

Alper ÇAÇA

20-08-2022 14:36

Ülkemizde yıllardır süregelen bir tartışmadır. Yıllar geçse de Şeriat mı ? Laiklik mi ? sorusu popülerleşmiş sorular arasında yerini her zaman muhafaza etmeye devam edeceği de görülmektedir.

Laiklik kelimesinin Türkiye’de kesin olarak ne zaman ve kimin tarafından kullanıldığı bilinmemekle beraber, özellikle Tanzimat dönemde ilk kez laiklik kelimesi kullanıldığını savunan düşünürler bulunmaktadır. Laiklik kavramı ile ilgili çeşitli tanımlar yer almakla birlikte en geniş anlam da :

Din ile devletin birbirinden ayrılması ve devletin din, dinin de devlet işlerine karışmaması; ülkede mevcut ve herkesçe bilinen din ve mezheplere karşı devletin tarafsız bir vaziyet alması, bunlardan hiçbirisine, diğeri aleyhine, özel olarak ayrıcalık tanımamasıdır. Buna mukabil, dinin de devlete karşı, -nispi de olsa- bir özerklik içinde, ahlaki ve manevi hayatı tanzim ederek hüküm sürmesidir diyebiliriz.

Şeriat kelimesi en sade anlamıyla “ Bireysel ve Toplumsal hayatı düzenleyici dini esaslı kurallar” denilebilir. Kuran-ı Kerim ve Hadis literatürü dikkate alındığında şeriat’ın %99 bireyi ( İman, İbadet, Ahlak ) kapsadığı  , %1 ‘i siyaset  (Toplum) oluşturduğu görülmektedir. Burada Peygamberimiz tarafından 622 yılında kurulan Medine İslam Devleti örnek bir şeriat devleti olup “ Şeriatı layıkıyla yaşama iradesi/arzusuna sahip bireylerin”  doğal ürünü olarak ortaya çıktığı görülmektedir .

Tarihsel sürece bakıldığında ise ilk ve ortaçağ da kurulan devletler de “Devlet ve Din” kurumları birbiriyle bütünleşmiş olup ilk aykırı gelişme batı dünyasında ve yakın çağda meydana gelmiştir. İslam dünyasının Hırıstiyan dünyasına üstünlüğü, Reform ve Rönesans hareketleri Hırıstiyan dünyasını iç hesaplaşmaya sürüklemiştir. Hırıstiyan dünyasının iç hesaplaşmasının bir tezahürü olarak Laiklik ilkesi tezahür etmiştir. Böylece, Hırıstiyanlık devlet işlerini belirleyen etken olmaktan çıkmıştır. Hırıstiyan aleminde yaşanan bu dönüşüm başlangıçta İslam toplumlarını başlangıç ta etkilememiştir bunun temel nedeni olarak İslam toplumlarındaki inanç ve örgütlenmenin Hırıstiyan dünyasından farklı oluşuna bağlanabilir. Osmanlı dönemi yenileşmesine kadar götürülmesi mümkün olan Laikliğin kurumsallaşması Cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. Laikliğin kurumsallaşması ile birlikte çatışmalar da baş gösterip günümüze değin devam etmiştir.

Türkiye de çatışma halinde bulunan Laiklik ve Şeriat taraflarına bakıldığında :

Laiklik tercihinde bulunan kişiler genellikle özgür ve hür yaşam isteklerini belirterek şeriatı beğenmez ve küçümser bir eda ile tercih etmedikleri görülmektedir. Şeriat tercihinde bulunan kişiler ise genellikle Allah’ın emri olduğunu belirterek Laikliği dinsizlik ithamı ile reddetmektedir. Sonuç itibariyle ülkemizde karşılıklı çatışma halinde bulunan Laiklik taraftarı / Şeriat taraftarı bir kesim bulunmaktadır. Yalnız bu durumun en garip yönü kavramlar hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmadan sadece kendi duygu ve düşüncelerinin doğru olduğunu ispat etme eğilimi ile yorumlar yapıldığıdır.

Sonuç itibariyle ;

Şeriat taraftarlarının / Laiklik taraftarlarının çatışma halinde olması toplumsal barış ve huzuru bozmakta olup yersiz bir tartışmadır. Öyle ki sağlıklı bir şeriat devletinin tezahür edebilmesi için öncelikle toplumu oluşturan bireylerin şeriatı yaşama arzusu olması gerektiği olgusu bulunmaktadır. Ayrıca “Şeriat’ın %99’nu bireysel yaşam kuralları” oluşturmaktadır.  En dikkat çekici boyut ise Laiklik kavramının amacına uygun olarak uygulanması halinde bireysel yaşam kurallarına müdahale etmemesi gerçeğidir. Bu açıdan hareketle Laiklik mi? Şeriat mı ?  sorusu ve tarafgirliği artık popülerliğini yitirerek tarihin derinliklerine itilmelidir.  

DİĞER YAZILARI GANİRE PAŞEYEVA GERİDE BİR KİTAP BIRAKTI 01-01-1970 03:00 Yüreği Kocaman Başkan : Hilmi Başkan 01-01-1970 03:00 Kira Fiyatlarında Artışlar Derhal Sonlandırılmalıdır 01-01-1970 03:00