Kimdir
Giriş Tarihi : 21-03-2023 16:02

Aşık geleneğinin büyük temsilcisi: Aşık Veysel

Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece / Bilmiyorum ne haldeyim / Gidiyorum gündüz gece" dizeleriyle hafızalara kazınan halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu'nun ölümünün üzerinden 50 yıl geçti.

Aşık geleneğinin büyük temsilcisi: Aşık Veysel

Aşık Veysel Şatıroğlu'nun kızı Menekşe'den olan torunu Nazender Süzer Gökçe, "Vatanı, milleti sevin. Asla zarar vermeyin. O zaman benim mirasıma sahip olur, benim torunum olursunuz, derdi." diye konuştu.

Unutulmaz sanatçı, Gülizar ve Ahmet Şatıroğlu çiftinin çocuğu olarak, 25 Ekim 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan Köyü’nde dünyaya geldi.

Aşıklık geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olan ve soyu Horasan Türkmenlerine dayanan Şatıroğlu, hayatının büyük bölümünü Sivrialan’da, zorlu yaşam koşullarında geçirdi.

İki kız kardeşi çiçek hastalığına yakalanarak yaşamını yitiren Aşık Veysel, aynı hastalık nedeniyle 7 yaşında sol gözünü kaybetti.

Bir gün inek sağan babasının yanına giden halk ozanı, ters bir hareketten ürken öküzün boynuzunun sağ gözüne girmesiyle tamamen görme engelli oldu. Geçimini güçlükle sağlayan ailesi, Aşık Veysel’in gözlerini tedavi ettiremedi.

BABASI, ÇOCUKKEN AŞIK VEYSEL’E ÖZEL BİR BAĞLAMA YAPTIRDI

Halk ozanları ve aşıklık geleneğiyle tanınan Emlek yöresindeki Sivrialan’a sık sık aşıklar gelir, sohbet, muhabbet ve cem yapardı. Henüz çocukken bu toplantılara katılan Şatıroğlu, aşıklardan deyişler dinleyip, onların paylaştığı bilgilerden faydalandı.

Oğlunun şiire, saza ve söze merakını keşfeden Ahmet Şatıroğlu, Aşık Veysel’e özel bir bağlama yaptırdı.

Aşık Veysel, babasının da teşvikiyle ilk saz derslerini köyün saz ustalarından Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin’den aldı. Gittikçe daha iyi bağlama çalan sanatçı, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre ve Aşık Agahi gibi birçok usta ismin eserlerini yorumladı.

İlk evliliğini 1919’da Esma Hanım ile yapan Veysel Şatıroğlu’nun bu evlilikten bir kızı, bir de oğlu oldu. Oğlu henüz 10 günlükken, kızı da 2 yaşındayken hayatını kaybetti. İkinci çocuğu 6 aylıkken Esma Hanım tarafından terk edildi. Aşık Veysel’in annesi Gülizar Hanım 1921’in şubatında, babası ise annesinden 8 ay sonra yaşamını yitirdi.

Aşık Veysel, bir dönem Sivas Zara çevresindeki köylerde 3 ay kadar kaldı. O süreçte Hafik ilçesinin Karayaprak köyündeki Yalıncak Baba Tekkesi’ne uğrayan Şatıroğlu, tekkenin temizliğini yapan Gülizar Hanım’la 1928’de evlendi.

Usta ozanın bu evlilikten de Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarını verdiği 7 çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken hayatını kaybetti. Ozanın büyük oğlu Ahmet Şatıroğlu, 2018’de 84 yaşındayken, büyük kızı Zöhre Başer ise 2020’de 85 yaşında öldü.

ADINI ‘AŞIKLAR BAYRAMI’NDA DUYURDU

Veysel Şatıroğlu, Sivas’ta öğretmenlik ve Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan şair ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer’in 5-7 Kasım 1931’de organize ettiği “Sivas Halk Şairleri Bayramı”na katıldı. Aşık Veysel, etkinlikte gerçekleşen yarışmada birinci geldi.

Ömrü yoksulluk ve mücadeleyle geçen Aşık Veysel, Cumhuriyet’in 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramı’ndaki başarısı ile dikkati çekti. “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası/Kurtardı vatanı düşmanımızdan” dizeleriyle başlayan şiiri Atatürk’e okumak amacıyla bir arkadaşıyla 3 ay yürüyerek Ankara’ya ulaştı ve Hakimiyeti Milliye Gazetesi’ne gitti.

Gazeteciler, Aşık Veysel’in yazdığı şiiri not etti ve şiir 2-5 Nisan 1934’te Hakimiyeti Milliye Gazetesi’nde 3 gün boyunca yayınlandı. Ancak Veysel, Atatürk’e ulaşamadı.

Veysel, 1933’e kadar usta ozanların şiirlerini seslendirdi, bu dönemden sonra ise kaleme aldığı şiirleri besteleyerek, müzikseverlerin beğenisine sundu.

SAZIYLA TÜRKİYE’Yİ DOLAŞTI

Geçimini saz ile sağlayan Aşık Veysel, 1933’ten itibaren Cört İbrahim’le Türkiye’yi dolaşmaya başladı. Bu süreç 1940’a kadar sürdü ve Cört İbrahim’in yerini oğlu küçük Veysel aldı. Bir süre sonra İstanbul’a gidip plak da dolduran Veysel, radyo konserleri verdi.

Usta ozan, küçük Veysel’in vefatından sonra oğlu Ahmet’le önce Erzurum’u, ardından Erzincan, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Ankara’yı dolaştı.

Ankara’da Ülkü mecmuasını çıkaran Ahmet Kutsi Tecer’le görüşen Veysel’e burada İsmail Hakkı Tonguç ve Ferit Oğuz Bayır tarafından köy enstitülerinde ders vermesi teklif edildi. Aşık Veysel hiç düşünmeden teklifi kabul etti. Halk ozanı, 1941’de Adapazarı Arifiye Köy Enstitüsü, 1942’de Hasanoğlan Köy Enstitüsü, 1943’te Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü, 1944’te Kastamonu Gölköy Enstitüsü, 1945’te Yıldızeli Pamukpınar Köy Enstitüsü, 1946’da ise Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nde çalıştı.

Şatıroğlu, “Toprak” adlı unutulmaz eserini, Çifteler Köy Enstitüsündeyken kaleme aldı ve türkü olarak besteledi.

Balıkesir, Erzurum, Malatya, Kırklareli ve Adana’da da köy enstitülerinde konserler veren sanatçı, böylece binlerce gence bağlama dinletti.

SON KONSERİNİ 1971’DE VERDİ

Çiftçiliğin yanında bahçe işleriyle de uğraşan Aşık Veysel, köydeki ilk meyve ağaçlarını yetiştirerek, köylülere de örnek oldu.

1950’den sonra ünü tüm Türkiye’ye yayılan usta ozan için 13 Mayıs 1952’de bir jübile yapıldı. Halkın salonu tıklım tıklım doldurduğu jübilede Ahmet Kutsi Tencer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eflatun Cem Güney ve Behçet Kemal Çağlar birer konuşma yaptı.

Aşık Veysel Şatıroğlu, 1950’de senaryosunu Eyüboğlu’nun yazdığı, Metin Erksan’ın yönettiği “Karanlık Dünya” adlı filmin son bölümünde rol aldı.

Sivas’ta 30 Ekim 1964’te 2. Sivas Aşıklar Bayramı’na yarışmacı olarak katılan Şatıroğlu, 28-30 Ekim 1967’de gerçekleşen 2. Konya Aşıklar Bayramı’nda da jüri üyesi oldu. Uzun yıllar çeşitli vesilelerle düzenlenen programlara katılan Aşık Veysel, son konserini 1971’de Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde son konserini gerçekleştirdi.

DİZELERİNDE BİRLİK VE BERABERLİK MESAJLARI VERDİ

“Birbirinizle, konu komşuyla iyi geçinin, dirliğiniz, düzeniniz bozulmasın” diyerek, “Kürt’ü Türk’ü ne Çerkez’i/ Hep Adem’in oğlu, kızı/ Beraberce şehit, gazi/ Yanlış var mı ve neresi” dizeleriyle birlik ve beraberliğe vurgu yapan ünlü halk ozanı, şiirlerinde yaşama sevinciyle hüznü, iyimserlikle umutsuzluğu işledi.

Yunus Emre’den etkilenen Şatıroğlu, Türk edebiyatının ve saz şiiri geleneğinin büyük ustalarından biri olarak hafızalara kazındı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, anadil ve milli birliğe yaptığı hizmetlerden ötürü 1965’te özel bir kanunla halk ozanına 500 lira aylık bağladı.

Aşık Veysel, akciğer kanseri nedeniyle 21 Mart 1973’te Sivrialan’da hayatını kaybetti, vasiyeti üzerine köyüne defnedildi. Sanatçının evi Kültür ve Turizm Bakanlığınca müze olarak düzenlendi.

UNUTULMAZ ESERLERİ MİRAS BIRAKTI

Çocukken iki gözünü de kaybetmesine rağmen şiirlerine yansıttığı vatanseverlik, hoşgörü, yaşama sevinci, sevgi, birlik ve beraberlik mesajlarıyla hem kendi dünyasını aydınlatan hem de bugünlere ışık tutan halk ozanı, hafızalara kazınan eserler bıraktı.

Eserlerinde “Veysel”, “Sefil Veysel” ve “Veysel Şatır” gibi mahlaslar kullanan Aşık Veysel, bir şiiri hariç, bütün şiirlerini dörtlüklerle aktardı. “Sazımdan Sesler” ile “Dostlar Beni Hatırlasın” adlı şiir kitapları bulunan ozanın tüm eserleri, 1984’te “Bütün Şiirleri” adlı kitapla okuyucuya sunuldu.

“Uzun İnce Bir Yoldayım”, “Dostlar Beni Hatırlasın”, “Güzelliğin On Para Etmez”, “Atatürk’e Ağıt”, “Beni Hor Görme”, “Beş Günlük Dünya”, “Derdimi Dökersem Derin Dereye”, “Kahpe Felek” ve “Kara Toprak” adlı eserlere imza atan sanatçı, Türkçeyi yalın kullanımıyla dikkati çekti.

Şatıroğlu’nun eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanırken birçok yabancı sanatçının da dikkatini çekti. ABD’li elektro gitar virtüözü Joe Satriani, 2008’de çıkardığı albümde “Aşık Veysel” isimli, kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi.

TORUNU AŞIK VEYSEL’İ ANLATTI

Aşık Veysel Şatıroğlu’nun kızı Menekşe’den olan torunu Nazender Süzer Gökçe, 8 yaşına kadar dedesiyle geçirdiği süreci, usta ozanın sanatını, doğa ve insan sevgisi anlattı. Gökçe, misafirperver olan dedesinin, ziyarete gelenleri köyün girişinde karşıladığını ve misafirlerini asla ikramsız göndermediğini söyledi.

Aşık Veysel’in her daim misafirleriyle sazlı, sözlü muhabbet içinde olduğunu aktaran Gökçe, “Dedem çocukları çok severdi. Okuyan çocukları daha çok severdi. Bize de hep okumamızı, vatana, millete hayırlı evlatlar olmamızı öğütlemişti. Köyün çocuklarıyla beraber, bayramlar bizim için bir şölendi. Çıkar dedemin elini öper, bayram harçlıklarımızı alırdık. Kesinlikle hiçbir çocuk ayrımı yapmazdı. Hepimize birer lira, okuyan çocuklara ise 2,5 lira verirdi. Okuyan çocukların her zaman onun gözünde çok farklı bir değeri vardı.” dedi.

‘VATANI, MİLLETİ SEVİN… O ZAMAN BENİM TORUNUM OLURSUNUZ’

Nazender Süzer Gökçe, dedesinin terbiyesini rehber edindiklerini belirterek, şunları kaydetti:

“Vatanı, milleti sevin. Asla zarar vermeyin. O zaman benim mirasıma sahip olur, benim torunum olursunuz, derdi. Bunları hatırlıyorum. Sazlı, sözlü sohbetlerinde sadece torunları değil, mutlaka köyün çocukları da yer alırdı. Ses çıkarmadan otururduk. Çok da anlamıyorduk ama önemli bir şeyler oluyordu orada, onun farkındaydık. Dedem de sohbetlere katılmamızı çok önemserdi. O sohbetlere katıldığımız için bu kültüre mümkün olduğunca sahip çıkmaya çalışıyoruz.”

Aşık Veysel’in ev hayatında oldukça mütevazı bir yaşam sürdüğüne dikkati çeken Gökçe, “Biz dedemin çok ünlü bir ozan olduğunu bilmiyorduk. Herkesin dedesi gibi bizim de dedemizdi. Kesinlikle kendisine ayrıcalıklar sunulmasını istemezdi. Sanıyorum vefatından bir yıl kadar önceydi, kanser olduğunu bilmiyorduk, yatağında yatıyordu. Genelde yalnız bırakılmazdı ama o gün şansımıza bir baktım dedem yalnız. Hemen 3-4 çocuk yanına yaklaştık. ‘Dede bize bir türkü söyler misin?’ dedik. İnleyerek yatağında kalktı. Baş ucundaki sazı aldı. Bir türkünün yarısına kadar söyledi. Yoruldu ve ‘Bu kadar.’ dedi. Sazı tekrar yerine astı.” diye konuştu.

‘ESERLERİYLE YAŞATILIYOR’

Gökçe, dedesinin insan, yurt ve doğaya büyük bir sevgi duyduğunun altını çizerek, onun mirasının da büyük sorumluluk yüklediğini vurguladı. Aşık Veysel’in daha çok geceleri beste yaptığını dile getiren Gökçe, sabahları yanında kim varsa eserin sözlerini ona yazdırdığını kaydetti.

Nazender Süzer Gökçe, dedesinin cenaze töreninin oldukça kalabalık geçtiğini aktararak, “Ben çok şaşırmıştım. Çelenkler, insanlar… O kadar yoğun bir kalabalıktı ki. Bizi çok şaşırtmıştı. Şimdi anlıyorum nedenini. Gerçekten o gönül gözünün aydınlığı, her görüşten insana, bize, yurt içi ve yurt dışından herkese o kadar dokunmuş ki unutulmadı. Eserleriyle yaşatılıyor. Gün geçtikçe bu ilgi çok çok artıyor. Hele bunu gençlerde görmek bizi daha çok mutlu ediyor. Yurt dışından gelen, Aşık Veysel’i merak eden insanların duygu zenginliğini görmek inanılmaz, tarif edilemez bir mutluluk.” ifadelerini kullandı.

MEZARI BAŞINDA ANILDI

Aşık Veysel’in 50’nci ölüm yıl dönümü nedeniyle anma töreni yapıldı. Aşık Veysel’in mezarı başında düzenlenen törene Sivas Vali Vekili Şakir Öner Öztürk, Şarkışla Kaymakam Vekili Gemerek Kaymakamı Muhammet Taha Büyükserin, Şarkışla Belediye Başkanı Ahmet Turgay Oğuz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Ömer Faruk Belviranlı, sanatçılar Emirhan Kartal, Enver Merallı, kurum müdürleri, Aşık Veysel’in torunları Rüstem Şatıroğlu, Cevriye Keçeci, Sebahattin Şatıroğlu, kızı Hayriye Özer ve köylüler katıldı. Törende Aşık Veysel için dua edilip mezarına karanfil bırakıldı.

‘AŞIK VEYSEL VATAN SEVGİSİ OLAN BİR VATAN EVLADIDIR’

Anma programında konuşan Vali Vekili Şakir Öner Öztürk, “Aşık Veysel Sivrialan köyünde dünyaya gelmiş ama tüm Türkiye ve dünyaya mal olmuş bir şahsiyettir. Çok zorlu bir hayat yaşamış, inanılması güç zorlu bir hayat geçirmiş. 7 yaşından itibaren gözleri görmemiş, birçok ızdırabı yaşamış ama buna rağmen gönül gözüyle görebilmiş, yazabilmiş, eserler bırakabilmiş büyük bir şair, halk edebiyatçısı ve düşünürdür. Aşık Veysel eserlerinde her daim birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, doğa sevgisine önem vermiş ve buna yönelik şiirler ve türküler yazmıştır. Şair Aşık Veysel, vatan, ülke ve Türk milletine olan sevgisi üst düzeyde olan bir vatan evladıdır” dedi.

‘TORUNU OLMAK BÜYÜK SORUMLULUK’

Torunu Rüstem Şatıroğlu ise dedesiyle 11 yaşına kadar yaşadığını belirterek, “Dedem çok şakacı ve esprili bir kişiliğe sahipti. Aşık Veysel’in torunu olmak hem büyük bir onur, hem büyük bir sevinç, hem de büyük bir sorumluluktur. İnsan böyle yaratıcı insanların yanı başında olunca o olağanüstü kişiliği tam anlayıp, algılayamaz. Kaybedince ne büyük bir kaynaktan yoksun kaldığımı anladım. Onun şiirlerini, türkülerini kitlelerle dinlerken, hem onlardan biri hem de dedem olmasının sevincini yaşıyorum” diye konuştu.

Programın ardından Aşık Veysel adına oluşturulan hatıra ormanına fidan dikildi. Aşık Veysel’in ölümünden sonra köyde müzeye dönüştürülen evi de ziyaret edildi. Ozanın yatağı, sazı, fotoğrafları ve özel eşyalarının bulunduğu müze, ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü. Sanatçı Mustafa Özarslan, Emirhan Kartal ve Enver Merallı, müzedeki salonda Aşık Veysel’in türkülerini seslendirdi.

AdminAdmin

Admin