Asıl adı Rabia olup 1950 yılında Şarkışla’da doğmuştur. Sonradan Adeviye adını almış ve bu isim Adviye olarak kullanıldığından öylece kalmıştır.
Her ikisi de âşık olan Memiş ve Esme Şahin’in kızıdır. İlkokulu bitirdikten sonra Kilis Kız İlk öğretmen Okuluna gitmiş 1967-1968 öğretim yılında bu okulu bitirmiştir. 1970 yılında Mustafa Özertürk’le evlenmiş, bu evlilikten ikisi kız üç çocuğu olmuştur. 28 yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra emekli olmuştur. Öğretmenliğinin son yıllarına doğru Ön Lisansını tamamlamıştır. Halen Ankara’da oturmaktadır. Eşi, 1995 yılında vefat etmiştir.
Babası, annesi, kardeşleri de şair olan Adviye’nin şiirleri teknik yönden iyidir. Şiirlerinde mahlas kullanmamıştır. Şiirlerinde ağırlıklı olarak sosyal konuları işlemiştir. Şiirlerinde mahlas kullanmamıştır.
Kaynakça: Doğan Kaya Arşivi.
Ana Kıymeti
Şimdi bilemezsin ana kıymeti
Vakti geldiğinde anlarsın yavrum
Anadır Allah’ın yüce nimeti
Ana olduğunda anlarsın yavrum
Yavrunu bağrında büyüttüğünde
Ninniler söyleyip uyuttuğunda
Sahte dostlar seni unuttuğunda
Ana kıymetini anlarsın yavrum
Sevgiler soğuyup yalan olunca
Döşekler soğuyup yılan olunca
Olgunlaşıp benliğini bulunca
Ana kıymetini anlarsın yavrum
Deli gönlün koşup yorulduğunda
Bulanık suların durulduğunda
Ana sevgisine yerindiğinde
Ana kıymetini anlarsın yavrum
Elin kadir kıymet bilmeyeceğin
Kırılan kalplerin onmayacağın
Ananın yavrusuz gülmeyeceğin
Ana olduğunda anlarsın yavrum
Yüreğin sessizce ağladığında
Sığınacak liman kalmadığında
Yavrun hatırını sormadığında
Ana kıymetini anlarsın yavrum
Ana çeker yavrusunun yasını
Yüreğinde taşır gül kokusunu
Dünyada sevginin hakikisini
Ana olduğunda anlarsın yavrum
Farkına varmadan yılların geçer
Tükenir takatin kalırsın naçar
Çiftçiler hasatta ektiğin biçer
Ana kıymetini anlarsın yavrum
Anan yanar bela gelse başına
Eller bakmaz gözlerinin yaşına
Dolanır gelirsen mezar taşıma
Ana kıymetini anlarsın yavrum
Nesi hatım fazla güvenme ele
Tuttuğun dal kopar gidersin sele
Yavrusunu korur serçeler bile
Ana kıymetini anlarsın yavrum
Barış Apartmanı
Söndü ışıkların döndün mezara
Kim uğrattı seni böyle nazara
İlham geldi şu isimsiz yazara
Derde derman bulamayan Barış’ım
Yakın ey sakinler birer mum yakın
Çarda çıra oynan gülmeye bakın
İnmek için birer paraşüt takın
Derde derman bulamayan Barış’ım
Çalışmaz asansör çekmez bacası
Belli değil gündüzüyle gecesi
Otuz altı evin kısıldı sesi
Derde derman bulamayan Barış’ım
Kapıcının keyfi Bir’de yetiyor
Herkes çöpü balkonlardan atıyor
Gelen misafirler bize ne diyor
Derde derman bulamayan Barış’ım
Yazın lağım suyu mis gibi kokar
Çöplerin suları yerlere akar
Çocuklar binayı başına yıkar
Derde derman bulamayan Barış’ım
Ankara’da yoktur menendin eşin
Pislikten görünmez merdiven taşın
Gören beş yüz sanır on iki yaşın
Derde derman bulamayan Barış’ım
İran-Irak savaşından mı çıktın
Kokarca mısın sen böyle pis koktun
Neden böyle gülmez karadır bahtın
Derde derman bulamayan Barış’ım
Aidat demezsen herkes dost olur
“Para ver dersen” sağlar hast’olur
“Bedava yaşa” de herkes mest olur
Derde derman bulamayan Barış’ım
Adın Barış kendin savaş alanı
Vallahi yok sözlerimin yalanı
Hak saklasın bu binada kalanı
Derde derman bulamayan Barış’ım
Var Yok
Adviye Özertürk’ün çalıştığı Oğuzlar İlkokuluna bir ek bina yapılır. Ancak bina, sağlam olarak yapılmaz ve zamanında bitirilemez. O da gördüğü kusurları şu şiirle dile getirir:
Bir okul yapıldı Oğuzlara ek
Kaloriferi var kazanı yoktur
Taze gelin gibi süzünür durur
İçi boş sırası düzeni yoktur
Müdür Abbas Bey’in derttedir başı
Dokunsan akacak gözünün yaşı
Canını çok sıktı şu ceryan işi
TEK’ten gelenlerin vicdanı yoktur
Çatladı duvarlar çöküyor taban
Bu gidişle bir gün inecek tavan
Sıva baştan savma bahçe perişan
Mütayit Beyin hiç imanı yoktur
Duvarlara su sızdırmış borular
Boynu bükük bekler bizim yavrular
Bu gidişle ders yılımız yarılar
Taşınmanın kesin zamanı yoktur
Okul açılalı iki ay oldu
Doksan çocuk dar bir sınıfa doldu
Öğretmende ne ses ne nefes kaldı
Derdini anlatmaya dermanı yoktur
Bekle arkadaşım dertler bitecek
Işıklar yanacak baca tütecek
Doktor da hastayı iyi edecek
Elinde ilacı merhemi yoktur
Anlattım dertleri bir kaç satırda
Kırmak istemedim gönül hatır da
Derman olsam derim bende bu derde
Elimde imkânım fermanım yoktur