Hepimizin bildiği gibi Anadolu’da çok sık olarak kullanılan bu deyim,daha çok geçmişte eğitim almamış ve çocuğunun okuması için öğretmenlere eğitim amaçlı teslim ederken söylenirdi.Bu laf söylendikten sonra öğretmende doğal olarak velinin kendisine olan güvenini anlar ve çocuklara elinden geldiğince iyi bir eğitim vermeye çalışırdı.
Son günlerde ise bu tabir aklımıza hiçte öyle söylendiği gibi bir anlamı maalesef çağrıştırmıyor.Bunu biraz açmak gerektiğini düşünüyorum.Ülkemizde yaşanan derin bir ekonomik sıkıntının olmasının en temel nedeni üretimden kopan bir ulusun yanlış şehirleşme montaj sanayisine dayalı bir ekonomik büyüme modeliyle geldiği sonucun arka planın da 1950 yılında başlayan ve son yıllarda hızla artan şehirleşme sürecine girmemizdir.Bu sürecin olumlu olan kısmına baktığımızda ülkedeki okur yazar sayısı ve teknolojinin gelişmesiyle sanayi üretiminde önemli bir artışı beraberinde getirmiştir ,ekonomiye olumlu bir katkısı olmuştur.
Olumsuz kısmına da geldiğimizde ise artan nüfus sayısını beslemek ve üretimi artırmayı artan nüfusa göre kırsaldaki alt yapı hizmetlerini maalesef beceremedik.Bu yüzdende eğitim iş ve kentleşme gibi bir çok neden yüzünden insanlarımız doğal olarak kırsalı terk etmek zorunda kaldı.Hal böyle olunca üreten köyler artık tüketen köyler konumuna gelmeye başladı.
Tarımda uygulanan yanlış politikalar da eklenince günden güne bitkisel ve hayvansal üretimimiz düşerek artık iç talebi karşılayamaz bir noktaya geldi.Bu gelinen noktada ise özellikle mevcut hükümet çözümü ithalatta buldu ancak,artan döviz fiyatlarının tersine etkisi bu sorunu daha da derinleştirdi .Bunun sonucu olarak da insanların alım gücü düştü. Sağlıklı yaşam için en temel gıdamız olan kırmızı ete ulaşmakta çok zorlandıkları için ucuz et kuyruğuna girer hale geldi.Bu gidişat gerçekten hayra alamet değil ancak geldiğimiz noktada bir kısım insan üç beş yerden maaş alırken diğer bir kısım insanımız ise kredi kartlarıyla ve sağlıksız beslenmeye dayalı hayatını idame ettirmeye çalışması sürdürülebilr bir durum olmadığı da aşikardır.
Sonuç olarak en temel gıdamız olan kırmızı ete ulaşmakta çok zorlandıkları için kuyruklarında saatlerce bir kilo ucuz et almak amacıyla bekleyen insanlarımızı görünce eti sana kemiği bana tabirinin yorumunu size bırakıyor. Bir lokma bir hırka edebiyatı yapan yöneticilerimiz şu soruyu sormak istiyorum .
Hani biz din kardeşi değilmiydik…