Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla istendik değişme meydana getirme süreci olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca, topluma ve bireylere nitelik kazandırmayı hedefleyen ve bu kapsamda araştırmalar geliştirmesi veçhiyle de bir disiplin olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir toplumun gelişmiş ya da geri kalmış olması ile o toplumun eğitim sistemi ve uygulamaları arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Bireylerin gerek yüksek bir yaşam düzeyi elde etmesi gerek toplumun gelişme ve ilerlemesinin sağlanması eğitim sisteminin yapı ve işleyişinin sağlıklı olmasına bağlıdır. Ülkemizde, eğitim bilimleri öğretmenlik mesleğini seçen öğretmen adaylarına nitelikli bireyler yetiştirmeleri hususunda yol gösterici olması adına meslek dersleriyle birlikte üniversiteler de ders olarak verilmektedir.
Bu minvalde Türkiye de eğitim sisteminin yapı ve işleyişini dikkate aldığımız da gelişmiş bir toplumun inşa sürecinde öğretmenlerimize mühim rol düştüğü söylenebilir. Fakat bu hususunda aile kavramını da göz ardı edilmemesi gereklidir. Nitekim toplumu oluşturan bireylerin ilk öğretmenleri şüphesiz ki anne ve babalardır. Çocuk daha doğmadan ailesinin etkisine girer. Doğumla birlikte ailesiyle etkileşimi hızlanır. Kişiliğinin büyük çoğunluğu ailede yaşanan etkileşimlerinin üzerine kurulur. Bu veçhiyle eğitim bilimi dersleri sadece öğretmen adaylarına verilmesi yeterli bir uygulama mıdır ?
Birey, ülkenin gereksinimlerini karşılayacak nitelikte yetiştirilmesinde anne ve babaların niteliklerine bağlı olduğu olgusu yadsınamaz bir gerçeklik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda ülkemiz de evlilik işlemlerine formasyon şartı getirebilir ve toplumdaki etkisi denenmeye ve incelenmeye değer bir hususiyet taşır.
Günümüzde, hiçbir ülke tarafından uygulaması mevcut olmayan evlilik için formasyon şartı, zaman içerisinde faydasına bağlı olarak dünya ülkelerine de örnek teşkil edebilir.