“İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK-Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.” (1)
Yaşayan her İnsanın, Özellikle doğup, büyüdüğü aklından çıkaramadığı, Çocukluk, Gençlik Yıllarını yaşadığı bir Mahallesi vardır.. Bu Mahallede ise, Unutamayacağı ve kolay, kolay aklından çıkaramayacağı anıları vardır.
Buradan yola çıkarak eskilere gitmek, hatırlamak, yıllar öncesinde yaşadığımız anıları, günümüzle kıyaslamak, o eski günleri hayal edip,, O Mahalleye gidince, İşte benim doğup, büyüdüğüm bu bizim Mahalle, Doğduğum Ev burada, Çocukluğumu, Gençliğimi burada yaşadım yer diyerek, bu yazımı köşeme aldım.
İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK, Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.
Nasıl anlatsam ki, Nasıl yazsam ki, veya Nerden başlasam ki, diye tereddüt e de düştüğüm bir gerçektir. Yinede ben hafızamı zorlayarak atmışlı, yetmişli yıllara gideyim dedim.
Çarşıdan, Paşa Camii Arkasında bulunan, Tandoğan pasajının önündeki, Ankara Garajı dediğimiz, Minibüs garajından, Bizim Mahalleye, Eve, Mahalleye geçmek için, Bu Çarşı Merkezi duraktan ,Ece Mahallesi,Çiçekli, Kırık seten, Elektrik Birliği ve Kartal Kıraathanesi ne giden Minibüse binerdim.
Bir başkaydı o yıllar.
Dolu olan Minibüse değil de, boş olan Minibüsü tercih ettiğimden, sıradaki boş olan Minibüsü bekler ve hemen öne binerdim. Ön koltukta iki kişilikti. Kaptan kırk altılık veya atmışlık kaseti, kaset çalara takar, O 1970 Yılların liste başı olan, Ayağında Kundura, Uyandım Sabah İle, Maden Dağı Dumandır, Uzun İnce Bir Yoldayım, He Güley, Bir Yiğit Gurbete Gitse, İş de Gidiyorum Çeşmi Siyahım, İki Dağın Arasında Kalmışam, Gesi Bağları, Ağlama Yar Ağlama Anam, Asker Yolu beklerim, Aman Eşref gibi Türkü’leri artık hangisi çalarsa şansımıza, onu dinler, Muavin Tamam kaptan devam demesiyle, gideceğimiz durağa doğru Türkü leri dinleyerek, Minibüsle eve doğru hareket etmiş olurduk.
Muavin evet beyler paralar dediği an, herkes ücretini öder, Minibüs de, Orduevinin önüne gelmiş olur ve biz Kongre Müzesi, Yani tatlı su Çeşmesinin Yan karşısında, Akman Pasta Salonunun bekleme salonu olarak kullanıldığı, Sivas Şehirlerarası terminalinin üst yolundan Ece mahallesine doğru yol alır, Dertli, dertli Türkü’leri dinleyen yolcular da Minibüs ün içini, efkarından, hani derler ya Duman altı yaparlardı.
İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK, Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.
Benim ineceğim durak ta, son durak olduğu için, bayağıda Türkü dinlerdim. Simitçi Mehmet Abi nin Simit Fırını (Hakiki Pekmezli Kazan Simidi bir Sivas’a buradan dağılır), Elektrik Birliği Durağının oradaydı. Karşısında ise Bakkal dükkânı vardı. Artık benim ineceğim Durağa doğru Minibüsle yaklaşıyor, İçimde farklı bir heyecan sarar, Nihayet ineceğim Durak ta Kartal Kıraathanesi durağı, Yani son durak olduğu için, Muavine inecek var dediğim an, Muavin İnecek var kaptan demesiyle, ben o son durakta iner, Beni bekleyen arkadaşlarımın yanına sevinçle koşardım.
İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK, Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.
Mahallemizle simgeleşen Kartal Kıraathanesini, Ali abi işletirdi, hemen yanında Bakkal Mahmut Abi nin dükkanı vardı, Lakabı da Onbaşıydı. 1981 yılında ise Bakkalı yandığı için dükkanı nı, hemen karşı köşede bulunan Bakkal Osman Altun’ Abi nin yanına taşıdı. Osman abi nin lakabı da Kara Osman’dı. Temmuz ayı geldiğinde Karpuzda Satardı. Eşi Nurten Abla ise, bizlere dilimlenmiş karpuz verir, devamlı kollardı.
İnmiş olduğum Kartal Kıraathanesi durağının Karşıda Altuntabak Camii, Yanında Bekir Çelik, Eşi Yeter abla ların evi vardı. Caminin hemen köşe başında Tatlı Su Çeşmesi, Tabi bu Çeşmeden akan suda tatlı su (Mihri Vefa Su), hemen onun yanında Sabri Mercan, Nadiye Teyzelerin evi, Altında Berber Cafer, Onunda altında Şen Berber Fehmi Usta ve onunda yanında Berber Osman abi nin dükkânları vardı. Özellikle Fehmi Usta Müşterisini Tıraş ederken, Askerlik anılarını anlatır, Anlattığı anılarında da bayağı hüngür, hüngür ağlardı. Nasip derler ya, her dükkanın müşterisi de ayrı, ayrı ve Mutlulardı.
Bu dükkanların tam karşısında Bakkal Mehmet Eğri Abi nin dükkanı vardı, Bu dükkanda Mehmet Abi, neler, neler satmazdı ki, Şeker’ inden, Çay’ına, Bulgur’undan Un’una, Salça’ sın dan Yağı’ na, Sebze sinden Meyvesine, ayrıca Gaz lambalarında kullandığımız Gaz’ına kadar satardı. Günümüz tabiriyle Bakkal değil, sanki bir Market, Manavdı. Mehmet Ağabey’in dükkânının yan köşe başında kasap ve o kasabın arka köşesinde, dere diye tabir ettiğimiz yer vardı.
Aynı Başlık yazımızın 2.ci Bölümünde görüşmek üzere;
Hoşça kalın.
Cemalettin DOĞAN