Mevsim yaz, aylardan Ağustos...
Fransız Rivierası kıyısında küçük bir kasabadayız...
Yaz sezonu ancak yağmur yağıyor, yani kasaba bomboş...
Herkesin borcu var ve kredi ile yaşıyorlar... Şans eseri otele zengin bir Rus geliyor ve resepsiyona 100 dolar bırakıp, odaya bakmaya çıkıyor.
Otel sahibi parayı hemen alıp, kasaba olan borcunu ödüyor...
Kasap, 100 doları hemen kaparak, toptancıya olan borcunu vermeye gidiyor...
Toptancı büyük bir sevinçle parayı alıp, kriz nedeniyle kredili hizmet veren, son defa birlikte olduğu kadına götürüyor...
Kadın parayı alıp, aynı otele giderek oraya olan borcunu ödüyor...
Ve o anda Rus müşteri odadan geri dönüyor ve odayı beğenmediğini söyleyip 100 dolarını geri alarak kasabayı terk ediyor.
Rus müşterinin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor...
Ancak...
Bütün kasaba borçlarını ödüyor ve ekonomide bu küçük miktarlı can suyu sayesinde yaprak kıpırdamaya başlıyor...
İşte ortada bir ticari hacim ve ortada dolaşan bir para var ama sonuç olarak kasabada kalan bir dolar bile yok.
Herkesin borcu ödenmiş olarak görünüyor ama para yok. Mevcut ülkenin durumu bu!..
Kur Korumalı Mevduat Sisteminde ise vergi verenlerin paralarıyla sözümüm ona faize karşılar lakin vergiyle aldıklarını kendi faiz lobisini oluşturarak finans ediyorlar. Toplanan vergilerin yatırıma, istihdama ve işsizliği bitip azaltacağına birkaç fazizciye sponsor oluyoruz.
İktisat ve ekonomi bilmeyenler hazineyi faiz lobisine teslim ettiler.
Sözüm ona 18,60 TL seviyesine 15 dakikada 11,30 TL ye düşürdüler. Peki; şimdiye kadar dolar kur yapmaya devam ederken tekrar 16 TL’ye çıktı.
Elindeki kalan parayı da kur yükselmesin diye harcamaya devam ediyor.
EYT’li para yok! Emekliye para yok! 3600 bekleyenlere para yok! Yarım kalan yatırımlara para yok! Tarlasını ekemeyen çiftçiye para yok!
Yem alamadığı için dişi hayvanlarını kesime gönderen üreticiye para yok!
O zaman sormak lazım; “Kime para var!”