MUHSİN BAŞKAN ÜZERİNDEN BİLEK GÜREŞİ TUTANLARA İTHAFEN…

Muhsin Başkan’ın kahpece şehit edilmesinin Türk siyasetine günümüzün moda tabiriyle maliyeti tahminlerin çok ötesinde olmuştur.

Bu cümleden olmak üzere yazıdaki bundan sonraki ifadelerin tamamının şahsımı bağladığını ve asla hiçbir zümreye, yapıya, oluşuma mal edilmemesi gerektiğini peşinen açıklamak durumundayım.

Ortada 13 yıldır aydınlatılamayan bir faili meçhul cinayet var. Aynı zamanda bu 13 yılı da kapsayan 21 yıllık bir de iktidar.

İktidar demek yönetme gücünü elinde bulunduran şahısların oluşturduğu, bir işi başarabilme yetkisi ve yeteneği olan yapılar demek. Kötü yönetilen bir iktidar (ki tarihimiz maalesef onlarca örnekleriyle dolu) cinayet bile işleyebilirken ve bunu kendince haklı gerekçelere bağlıyabilirken, adaletli ve iyi yönetilen bir iktidar ise işlenen cinayetlerin faillerini hukukun içerisinde kalmak kaydıyla mutlaka ortaya çıkarabilme kararlılığında olan yapılar anlamına geliyor.

Dış politika, ekonomi, terör, din v.s gibi güncel meselelerden sıyrılıp meseleye sadece Muhsin Başkan suikatı özelinden bakacak olursak karşımızda kötünün de kötüsü bir iktidar modelini görüyoruz.

Faili meçhul bir suikast kılıfına büründürülen bu alçakça tezgahın her şeyi yapabilme kaabiliyetine sahip bir iktidar tarafından faillerinin bilinemiyor olmasına 13 yıldır anlam veremediğim gibi arka planındaki gerekçeyi de anlayabilmiş değilim.

Verdiği fetvalarla ezeli ve ebedi İslam dinini sığ ve içinden çıkılmaz bir kalıba sokmaya özel bir gayreti olduğuna inandığım ve herkesce malum bir ilahiyatçının Mecelle’ye dayandırarak söylediği “Bazen devletin bekası için bir veya birkaç kişi feda edilebilir” mealindeki fetvası meseleyi kavrayabilme becerimi ve çabamı tamamen ortadan kaldırıyor.

Muhsin Başkan devletin bekası için tehlike olabilecek Türkiye’de ki en son isimken O’nu bir anlamsız fetvanın ana unsuru yapmak iktidarı işin içinden sıyırma çabasından başka bir anlam ifade etmiyor bana göre.

Keza, “kazadan kaza çıkarmayın” diyen iktidarın en itibarlı şahsiyetlerinden birinin bu sözünü 13 yıldır hazmedemiyorum. Tıpkı bizim camianın siyaset üstadlarının! hiçbir şey olmamış gibi siyasi hayatlarına rahatlıkla devam etmelerini hazmedemediğim gibi.

Muhsin Başkan’ın hayali BBP’nin iktidar olması değildi. Bir siyasetçinin 40 bilemediniz 50 yıllık siyasi ömrüne BBP gibi sert ideolojik bir partiyi iktidara taşıyabilmek mucize ötesi bir şeydi.

Muhsin Başkan’ın hayali, ideali ve çabası Anadolu insanının iktidar olabilmesiydi. Defaten yaptığı konuşma ve açıklamalarda bunu anlamış olmamız gerekirken, en başta abilerimizin! anlama kapasitelerinin düşüklüğü hayretler içinde bırakmıştı beni.

Hayal kırıklıklarım arttıkça abileri! dinlemeyi de bıraktım artık.

Muhsin Başkan devletin bekası için asla bir tehdit değil ancak sağdan veya soldan iktidar hayali kuranların en büyük rakibi olabilecek potansiyele sahip tek liderdi.

2009 yılına geri dönüldüğünde bunu en yakınındakilerin bile anlamamış olduğunu idrak ediyoruz. Çünkü Başkan’ın yanındakilerin, divanındakilerin, yönetimindekilerin bir çoğunun siyasi hedefi, bir çoğunun da ekonomik hedefi vardı.

BBP onlar için ya siyasi bir atlama tahtasıydı ya da ekonomik bir sıçrama rampası. 13 yıl sonra bugüne baktığımızda siyasi atlama tahtası ustalarının da, ekonomik sıçrama ustalarının da amaçlarına pekala ulaştıklarını görüyoruz.

Peki; daha önce kullanılmış bir ifadeyle söylemek gerekirse “kayıtsız şartsız iradesini Muhsin Başkan’a teslime edenler” ne olacak?

Aslına bakarsanız bu yazının ilk elden muhatanı işte bu samimi Muhsin Başkancılar… Dikkat ediniz halihazırda BBP’de olanlar, BBP’den ayrılıp başka bir parti kuranlar, vakıf veya dernekleşerek ona, otuza, kırka bölünenlerden bahsetmiyorum.

İstisnasız her gün Muhsin Başkan’ı anan, O’nu her gün özleyen, yaşamına O varmış gibi devam eden ve artık bir avuç kaldıklarına inandığım o samini yüreklerden bahsediyorum.

Çok çabaladılar, şahidim…

Çok mücadele verdiler, şahidim…

Çok yıpratıldılar, şahidim.

Çok iftiralara maruz bırakıldılar, şahidim…

Ama artık yoruldular, üzülerek buna da şahidim.

Siyaset denilen devasa çark, yüzbinlerce samimi yüreği aldı, devşirdi… Kimine yeni yeni makamlar tahsis etti. Kimine bir takım ekonomik imkanlar sundu. Kimine iş sağladı. Kimine sabun köpüğü itibarlar verdi. Kimi de kahrından göçtü bu dünyadan.

Çark her döndüğünde biner biner ezdi samimi yürekleri... Geride kalanların bir kısmı susmayı tercih etti. Konuşmaya ve yazmaya devam edenler ise meşekkate talip olanlardı ve onların yüzü 13 yıldır hiç gülmedi.

Vuslatı bekler ve özler haldeler.

Vuslatı bekleyen ve özleyen bu samimi insanları bilerek veya bilmeyerek kişisel siyasi hesaplarına alet edenler bir de sosyal medya üzerinden racon kesmeye başladılar artık.

Yapmayın…

Kendinize yapılmasını istemediğiniz hiçbir eylemin veya söylemin içinde olmayın.

Muhsin Başkan hayattaymış ve gözü hep üzerinizdeymiş gibi davranmaya çalışın. Belki bu şekilde siyasi ve ticari hedeflerinize ulaşamayacaksınız veya ulaşmakta zorlanacaksınız ama emin olun itibarınız artacak.

Tüm samimi yürekleri muhabbetle selamlıyor, biraz uzunca olan bu yazıya gösterdiğiniz tahammül nedeniyle de teşekkür ediyorum… 

                                                                                                             ÖMER ÇAKAL