Sivas Kızılırmak Gazetesi |Sivas'ın Birlik Sesi
HV
19 EYLÜL Perşembe 14:06

OTORİTER SİYASET YÖNETİMİ

Ali DAĞ
Ali DAĞ
Giriş Tarihi : 02-09-2024 11:07

Otoriter siyasetçilerin beslendiği ana dal popülizmdir. Popülist siyasetçiler hep kendilerini halkın temsilcileri olarak sunarlar. Kendi siyasi görüşü dışında olanları her zaman “milli irade düşmanları” olarak görürler ve “hain” diye damgalarlar. Demokratik ortamda sorunları tartışmaktan uzaklaşarak, tek gerçeğin kendi görüşleri olduğunu topluma enjekte ederler.

     Bunu yaparken de her zaman halkın korkularından beslenirler. Korkularını, nefret duygularını, geçmişte olan anlaşmazlıkları her zaman gündemde tutup eski ve yeni olumsuzlukları kaşıyıp, kanatıp uzlaşmamayı, toplumsal barışı ve kutuplaşmayı hep gündemde tutar ve körüklerler. Bu da temel insan hak ve özgürlükleri açısından büyük bir tehdittir.

     Maalesef dünya üzerindeki popülist ve otoriter liderler tıpkı bir bulaşıcı hastalık gibi birbirlerinden beslenirler. İç ve dış politikalarında krizlerden istifade ederek halkı kutuplaştırmada ve ayrıştırmada adeta birbirleri ile yarış halindedirler.

     Bu durumda siyaset kurumunda kim daha çok bağıracak, kimin sesi daha çok çıkacak, kim daha çok kötü söz söyleyecek yarışına giriyorlar. Halkın önünde olan siyasileri görerek, durumdan vazife çıkaran bir gurup da, bu olumsuzluklardan ister istemez etkilenip, kabadayılık külhanbeylik yarışına giriyor.

     Otoriter Popülizmin iktiranda maalesef kutuplaştırmalar ve kayırmacılık sonucu devletin tüm kurum ve kuruluşlarını adeta çürütürler. Demokrasi ve insan hakları rafa kalkar, yasalar işlemez kanunlar işlerine geldiği gibi uygulanır. Bağımsız basın söz konusu bile olamaz. En çok nefret edilen ise bağımsız yargı olur.

     Kendileri gibi düşünmeyenleri ve kendileri gibi yaşam tarzı olmayanları ötekileştirip, kendilerini siyasi alanda yavaşlatanları veya karşı çıkanları her alanda “milli irade düşmanı, terörist, hain” olarak ilan edip ortadan kaldırmanın ya da seslerinin kesilmesini sağlarlar. Özellikle dini ve etnik farklılıkları kaşıyarak toplumu ayrıştırmaktan çekinmezler. Ülke içindeki azınlık topluluklar şeytanlaştırılarak, toplumsal barışışın bozulmasını sağlarlar.

     Bu tür yönetimlerdeki ülkeler hep yalnızdır. Çünkü dünya barışından, ülkelerinin halklarının barışından, birlik beraberliğinden hoşlanmazlar. Karşı düşüncede olan herkesi kendilerine düşman olarak görürler. İdaresindeki halkı şoktan şoka, krizden krize taşıyarak toplumu sürekli korku ve tehdit ikliminde, disipline etmeye çalışırlar veya ettiklerini sanırlar.

     Kendilerini milli irade olarak gören ve otoriter politikaları uygulayan siyasi yöneticilere karşı halkın her zaman var olduğunu, her gücün halkın elinde olduğunu, biz halkız buradayız diyerek gerekli cevabı her fırsatta demokrasi ve insan hakları temelinde vermelidir…

YORUMLAR
sanalbasin.com üyesidir