Ahde vefa...

Gazi KARABULUT

22-04-2022 09:04

Ahde vefa...

Dillere yer etti ama gönüllerde ve hayatta yer bulduğu tartışma götürür. Tabi neye nasıl vefa duyulacağı çok da detaylı aktarıldı mı ona da bakmak gerekiyor.

Ahde vefa!

 Yani, sözünde durmak, sadık kalmak, dürüst olmak…

Vefa; sevginin, dostluğun ve kardeşliğin bağrında yeti­şir. Bu yüzden sözlükte vefa kelimesi ile ilgili, “sevgi ve dostlukta sebat etmek” anlamını da görürüz.

İnsanın ahdi- sözü- “yaratılış” ile başlamıştır. Kur’an bu konuyu pek çok ayetle tekrar tekrar gündeme getirir.  (Bakara,27- Al-i İmran, 76…)

Nitekim,  ahde vefanın imandan olduğunu belirten Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de, ahde aykırı davranmayı nifak alametlerinden saymış­tır. (Buharî, Müslim)

Vefa, düşman bile olsa verdiği sözden dönmemektir. Vefalı insan, dost-düşman herkesin güven ve emniyet duyduğu kimsedir. Onun karakterinde yalancılık, döneklik ve kalleşliğin izine rastlanmaz. En zor anlarda bile ahde vefalı davranır.

Ülkücü Harekette,  “ahde vefa” geçmişte verilen mücadeleyi, mücadele edenlere karşı duyulan şükran hissini de akıllara getirmektedir.

Yaklaşım yersiz de değil. Ülkücü öyle olmalı. Geçmişine ve o geçmişi inşa edenlere karşı bir hürmet duygusu yaşatmalıdır yüreğinin derinliklerinde.

Hatta sadece o mücadele ve mücadeleyi ikame edenlere değil, itikat edilen değerlere sadakat ile bağlı nesiller yetiştirenlere de aynı sevgi aktarılabilmelidir yeni nesle.

Yetişip görevi devralanlar da “ne oldum delisi” tavrına girmeden, kendisine mana yükleyip maya katanları unutmamalıdır.

Nitekim ülkücü çizgi, kendi geleneğinin içinde bu anlayışı gizli bir sözleşme gibi diri tutmuş ve şuurlu bir aktarımı sağlamıştır.

Nihayet, Ülkücü Hareketin dünü “ahde vefa” adına tarihin altın sayfalarını süsleyecek kadar  muhteşem örneklerle doludur.

Çünkü onlar,  ülkücülüğü; dün bugün çizgisinde yarınlara ait bütün soruların cevabını ihtiva eden bir yaşam tarzı olarak gördüler.

Diyarlardan diyarlara koştular, sürgün yediler, ceza aldılar, yapa yalnız kaldılar, en yakınları tarafından terk edildiler, hapis yattılar, idam sehpalarında sallandılar; ödenecek ne kadar bedel varsa ödediler. Ama ahde vefasızlık etmediler.

Şaşırdı pek çok zaman pek çokları onlardaki; bu, onlara göre “inatçı” ülkücüye  göre “imanlı ve kararlı” tutuma…

Sonra gülüp geçtiler, “Bunlar dünyadan bihaber.” Dediler ülkücülere.  Ülkücüler de onlara acıdı, “Keşke bilselerdi, anlasalardı” diye…

İşte dün vefalı davrananlar;  bu şuuru,  iman ettikleri dava adına hiç yüksünmeden, bir karşılık beklemeden, “desinler” basitliğine düşmeden, duruşunu ve mücadelesini kişilere göre değil de davasına olan inancına göre şekillendirdiler.
...
Ve yine...

Ülkücüler! 

Ülkü yolunda;
Sevgi, birlik, beraberlik, kardeşlik duyguları ve şuuru içinde, topyekûn tek bir kalp, tek bir yumruk olarak; el ele, omuz omuza, kafa kafaya, gönül, gönüle vererek, tüm değerlerimizin merkezi ülkücü hareketi, yegâne ümit kapısı olarak görmek AHDE VEFA'nın gereğidir.

DİĞER YAZILARI GEMEREK BÜYÜR MÜ? 01-01-1970 03:00 BAŞBUĞ ve EVLATLARI 01-01-1970 03:00 SEÇİM, TÜRK MİLLİYETÇİLERİ ve FİKRÎ EYLEM 01-01-1970 03:00 TOPLUMCU BELEDİYECİLİK ANLAYIŞININ MİLLÎ VE YERLİ KODLARI 01-01-1970 03:00 ÖĞRETMENİN SAHİPSİZLİĞİ 01-01-1970 03:00 CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZ YILINDA YENİ BİR EĞİTİM FELSEFESİ ANALİTİK OKUMA VE ÖĞRETMEN 01-01-1970 03:00 ÜLKÜ OCAKLARI VE YAPAY ZEKA 01-01-1970 03:00 SINAVLAR VE TUTUMLAR  01-01-1970 03:00 MİLLİYETÇİ MÜTEFEKKİRLER VE TARİHİ SORUMLULUKLAR 01-01-1970 03:00 YAZA YAZI YAZMAK! 01-01-1970 03:00 SİVAS 01-01-1970 03:00 SINAV ÖNCESİ SON TAVSİYELER​ 01-01-1970 03:00 GÜN BEY'İM! … 01-01-1970 03:00 MİLLİYETÇİLİK 01-01-1970 03:00 TEMEL MESELELER VE MİLLÎ BAKIŞ 01-01-1970 03:00 MİLLİYETÇİ MÜTEFEKKİR 01-01-1970 03:00