AHDE VEFA

AYDIN DELİKTAŞ

13-09-2022 10:49

Kolağası Halil Bey ittihat ve terakki partisinin ileri gelenlerindendir. Enver Paşa’nın da kendisinden küçük amcasıdır.

 

O günlerde İttihat ve Terakki Partisi’nin toplantısı yapılmaktadır. Tüm genç subaylara toplantıya katılması için çeşitli şekillerde davetler yapılır. Bu davetler genellikle geleceği parlak subaylar arasından seçilmektedir.

 

Adından sıkça söz ettirmeye başlayan ve engin askeri fikirleri ile etrafından önemli bir saygınlığa erişen bir başka kolağası da toplantıdadır.

 

Ancak onun düşünceleri farklıdır. Davete icabet etse de bir askerin parti işleri ve siyasetle uğraşmasını doğru bulmadığını, hatta İttihat ve Terakkinin de bu anlamda askeri yapıya zarar verdiğini belirtir.

 

İttihat ve Terakki yönetimi bu öneri ve düşüncelere çok kızar. Hatta daha da ileri gidip bu subayın öldürülmesini ister. Görevi de en çok güvendikleri Halil Bey üstlenir.

 

Ancak Halil Bey, türlü yollarla bu görevi savsaklamaktadır. Harp okulundan tanıdığı kendisi gibi bu genç subayın öldürülmesine gönlü razı değildir.

 

Niyetini, amacını, kastını, düşüncesini, fikrini, hedeflerini ve gayelerini uzun uzun dinlemiştir. Vatan sevgisinden zerre şüphe duymamaktadır.

 

İttihat ve Terakki yönetimi sekteye uğramış bu görev için Halil Bey’i zorlayamaz. Nitekim Halil Bey’de İttihatçıların niyetini bir şekilde arkadaşına söylemiş ve kendisini ancak bu şekilde koruyabildiğini anlatmıştır.

 

Dostluk bâki olsa da yollar ayrılır. Araya savaşlar, cepheler farklı görevler girer.

 

Aradan yedi yıl geçmiştir. Osmanlı topraklarında savaş bitmediği gibi her gün yeni bir cephe açılmaktadır. Halil Bey, bu arada hızla yükselişini sürdürmüş son olarak Mirvala rütbesindeyken 6. Ordu komutanlığına atanmıştır.

 

Irak cephesinde savaşan Halil Paşa, Kut-ül Ammare kasabasında İngiliz ordularını esir alır. İngiliz birliklerine ağır kayıplar verdirerek adını tarihe Kut’ül Ammare kahramanı olarak yazdıran Halil Paşa, tam bir yıl sonra Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle birliklerinin bir kısmını İran cephesine kaydırınca, Bağdat’a giren İngilizler Kut’ül Ammare’yi yeniden ele geçirir.

 

1919 yılı Halil Paşa ve diğer ittihatçılar için savaşmaktan daha zorlu geçen günlerdir. Halil Paşa, İngilizlerin baskısıyla yüz binlerce insanın ölümüne sebep olmakla suçlanıp idam cezası verilmek üzere Bekir Ağa bölüğünde hapse atılır.

 

Bu onurlu ve kahraman bir asker için bir yıkımdır.

 

***

 

Aynı günlerde Sivas Kongresi’ni tamamlayıp, Millî Mücadeleyi yine Sivas’tan idare eden Mustafa Kemal Paşa, durumu bir telgrafla öğrenir. Halil Paşa gibi bir vatanseverin vatana ihanetle yargılanıp idam cezasına çarptırılacak olmasına çok sinirlenir.

 

Derhal telgrafhanenin yolunu tutar ve gizli bir operasyonun startını verir. “Halil Paşa’nın hapishaneden kurtulması halinde İzmir Cephesi komutanlığının kendisine verileceği” emrini Bekir Ağa bölüğüne iletir.

Emir ve mesaj hapishanede görevli vatanseverler tarafından alınmıştır. Halil Paşa, subay giysileri giydirilerek hapishaneden kaçırılır.

 

Mustafa Kemal Paşa, Halil Paşa’nın Sivas’a gelmesi mesajını iletme görevini Kara Vasıf Bey’e verir.

 

Kara Vasıf Bey günler sonra, cezaevinden kaçırılan Halil Paşa’yla buluşarak Mustafa Kemal Paşa’nın kendisini Sivas’ta beklediğini iletir. Nitekim gizlice yola çıkan Halil Paşa, at sırtında günler süren seyahatinin ardından Mustafa Kemal Paşa’ya, “Yarın Sivas’tayım” telgrafını çekip Sıcak çermiğe ulaşır.

 

Mustafa Kemal Paşa sabırsızdır. Bir an önce Halil Paşa’yı görmek niyetindedir. Derhal arabayı hazırlatıp Sıcak Çermiğe gider.

 

Yıkanmak, temizlenmek için hazırlık yapan Halil Paşa, kaldıkları evin önüne bir aracın yaklaştığını fark edince önce telaşlanır sonra kadere boyun eğer. Ne olacaksa olacaktır. Gelen araç evin önünde durduğunda da dışarı çıkar.

 

 

Gerisi tam bir duygu selidir.

 

***

 

İttihatçıların “Öldür” diye görev verdikleri ama onun aksine dostluğunu pekiştirip fikirlerinden ve askerlik dehasından etkilendiği Mustafa Kemal Paşa karşısındadır. Nice cephelerde savaşıp kazandığı, Çanakkale’de adını altın harflerle yazdırdığı, son olarak da yaptığı kongreler ve başlattığı Millî Mücadele ile gurur duyduğu Mustafa Kemal Paşa, Pera Palas’da birlikte yedikleri yemekten uzunca sürenin ardından üç-beş adım ötesindedir.

 

Uzun uzun kucaklaşırlar. Ayak üstü dertleşirler. İkisinin de gözleri yaşarmıştır. Halil Paşa pek taraftar olmasa da onu Millî Mücadeleyi yönettiği Kongre binasına götürür.

 

Halil Paşa Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa’nın yanında güvende olsa da rahat değildir. Nitekim, “Ben İttihatçıyım ve Enver Paşa’nın amcasıyım. Benim yüzümden bu hareketin İttihatçı bir hareket olarak gösterilmesine izin veremem” der ve gitmek istediğini söyler.

 

Mustafa Kemal Paşa, onu tekrar İstanbul yönetiminin ve Sarayın kucağına atmayı şiddetle reddeder. Doğu’ya gitmesini, Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a geçip hem soydaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenmesini hem de Bolşeviklerle temas kurup Millî Mücadele için yardım toplamasını ister.

 

Halil Paşa bu görevi seve seve kabul ederek, adına düzenlenen Binbaşı Kâmil Bey vesikası ile Sivas’tan ayrılır. Aldığı görevi de zaten hakkıyla yerine getirmiştir.

 

***

 

Bunları niye yazıyorum?...

 

Hani ahde vefa çok kullanılan bir kelimedir ya…

 

İşte canlı kanlı yaşanmış karşılığı bulur.

 

Çünkü ahde vefa imanın temelidir.
 

Sağlıcakla kalın…

 

***

(Sayın Ahmet Necip Günaydın hocamızın “Milli Mücadelede Sivas, 108 gün” eserinde de muhteşem kaleminden, geçmişe ve geleceğe örnek bu tarihi olayı daha geniş olarak okumak mümkündür.)
 

 

DİĞER YAZILARI BİR DOKUNUŞ 01-01-1970 03:00 GELENEK... 01-01-1970 03:00 NASIL İNSAN? 01-01-1970 03:00 EKİP… 01-01-1970 03:00 YAĞDIR MEVLAM SU! 01-01-1970 03:00 NASILDI O SÖZ? 01-01-1970 03:00 OMURGA 01-01-1970 03:00 HARA 01-01-1970 03:00 FIRILDAK! 01-01-1970 03:00