Bir Şehri Dolaşmak

Ömer Haydar KARAKUŞ

12-02-2024 22:03

Sivas'a henüz gün batmadan mesela saat akşam beşten önce bir trenle gelmişseniz, tarihi tren garından çıkıp İstasyon Caddesi'ne girersiniz. Sağ kolunuzun üzerinde iki katlı Alman yapımı binalar sizi karşılar. Hükümet Meydanı'na kadar uzayıp gidecek olan bu yolun daha başında sizi karşılayan bu binalar neyse ki zamanında sit alanı ilanı edilerek çok katlı beton zihniyete teslim olmamıştır, en azından şimdilik. Şehrin en işlek caddesinde olduğunuzu kalabalıklaşan insan ve araç trafiğinden anlamaya başlarsınız. Birazdan duyacağınız ses 1939 yılında kurulmuş ve adı zaman içerisinde çokça değişse de Cer Atölyesinin, şehrin en köklü sanayi tesisinin, paydos borusunun sesidir. Saat artık akşam beş ve bir şehri dolaşmaya hazırsınız. Gar ile başlayan ve adıyla uyumlu olan İstasyon caddesindesiniz artık. Eğer karnınız aç ise sizi tavuk çevirmeler, şehrin adıyla anılan köfteler, dönerler vb. karşılar ve davetkâr kokular diyetinizi bozdurabilir. Yok ben etkilenmem karnım tok derseniz ve mevsim yaz ise dondurmacıların önündeki kuyruklara, kış ise kestane kokularına direnmeniz icab edecektir. Tarihi binalarla başlayan uzun bir cadde yine tarihi bir bina olan vilayet binası ile sona erecek. Ama önce sol tarafınızda bulunan Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Sivas Erkek Lisesi ( Kongre Müzesi) ve karşısındaki Kale Camii, Çifte Minareli Medrese, Buruciye Medresesi ve Şifahiye Medresesi ile adını gerçekten hak eden tarihi kent meydanında biraz durmanız gerekecek. Kendinizi bir süreliğine beton çağından uzaklaşıp taş işçiliklerinin güzelliğine ve dokusuna bırakmak bir şans. Kent meydanının sadece bu yapılardan dolayı "tarihi" ünvanını hak ettiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sırtınızı bir süreliğine Kale Cami'ne dönüp karşınıza baktığınızda sizi tarihi jandarma binası karşılayacaktır. Bu tarihi dokuların arasında sizi rahatsız edecek beton ucubeleri görmezden gelebilirseniz ruhunuzu estetik bir mimari geziye çıkarabilirsiniz. Çifte Minareli Medrese'nin havuzlu bahçesinde demli bir çay molası verip, aşağıya doğru yürüdüğünüz zaman yan duruşu ile sizi hayrete düşürecek minaresiyle Ulu Cami karşılayacaktır. Sütünlarının birinde Hz. Hızır görülmüş müdür bilemem ama göğü delmeye çalışan modern! beton mabetlerde bulamayacağınız bir maneviyatı bu caminin insana adeta tevazuyu anımsatan ama insana basık hissi vermeyen tavanı altında bulabilirsiniz. Ulu Cami'den ayrılıp Sevap Sokağı'na girdiğinizde bir mahalle camisinde olması gereken bütün sevimlilikle Hacı Hüsam Mescidi'ni görürsünüz. Kendinizi mescidin güzelliğinden alıp Akaylar Konağı'nın güllerle dolu bahçesinde nefeslenirken sizi komşusu Gök Medrese'nin minareleri karşılar. 

Sahi dönüş biletiniz ne zaman, bir şehir bir güne sığar mı?

DİĞER YAZILARI Taraftarlık Konforu ya da Esja'nın Gülleri 01-01-1970 03:00 BİR ŞEHRİ ÖZLEMEK 01-01-1970 03:00 YİRMİBİRONBEŞ TRENİ 01-01-1970 03:00 Komedide Paslaşmak 01-01-1970 03:00 KARACAOĞLAN NEDEN SUSTU? 01-01-1970 03:00 Beserek Dağı Ne Tarafa Düşer? 01-01-1970 03:00 QUASİMODO KALABİLMEK 01-01-1970 03:00 MASUMİYET KASIM SOĞUĞU VE BİNEK RENO 01-01-1970 03:00 PERDE TOZUNUN SESİ 01-01-1970 03:00