Birhan Keskin bir dizesinde " hem zaten şiir niye var/dünyanın acısını başkaları da duysun " der.
Bu dizeden ilhamla hem öykü niye var? Hem resim niye var? Hem tiyatro niye var? Özetle; hem sanat niye var? diye genelleyerek sorabiliriz sanırım ve aldığımız cevaplar değişse de evet "dünyanın acılarını başkaları da duysun" cevabına çoğumuz katılırız.
Dünya varolduğundan beri zalimle mazlumun, müfteri ile masumun, güçlü ile zayıfın savaşı sanatın en temel beslenme kaynağı olduğuna şüphe yok.
Sanat bu yönüyle açılan bu yaralar karşısında güçsüzden yana tavır koymaya çalışır,evet belki mazlumu kurtaramaz zalimin elinden ama bir şerh koyar,itiraz eder.
Hayatın koşturması,katlandığımız katlanamadığımız sıkıntılarımız, dünyanın her geçen gün artan sıkıntıları arasında sanat sığınağımız oluyor.
Notre Dame'ın Kamburu Victor Higo'nun önemli bir eseri; 15. Yüzyıl Parisinde geçen bir hikaye, uzun yıllardır okunuyor, sahneleniyor,beyaz perdeye aktarılıyor. Her çağın zalim/müfteri Frolloları,mazlum Esmeraldaları ,evlat hasreti çeken Gudelaları, vefasız Phoebusları, kraldan çok kralcı Tristanları hep olmuştur ve olacaktır.
Bütün bu karakterlerin arasında dünyaya büyük bir dezavantajla gelmesine rağmen eserdeki en iyi kişi olan Quasimodo'nun apayrı bir yeri olduğu muhakkak . Dünya bir yanda savaşlar bir yanda adaletsizlikler ile bizi bunaltıyor,bu şartlar altında herşeye rağmen ve inatla Quasimodo kalabilmek en zoru sanırım.
Sivas Devlet Tiyatrosu genç kadrosu ile bu klasiğin prömiyerini yaptı bu hafta.
Güzel oyunlar bazen müziği,bazen makyajı bazen belki bir tiradı ile izleyicinin zihninde tortu bırakan oyunlardır diye düşünüyorum.
Bu eser makyajı ve oyunculukları ile uzun süre seyircinin zihninde güzel tortu bırakacak bir oyun olacağa benziyor.Bu klasiğin uzun süre sahnede kalması ve alkışının bol olması dileğiyle.
Herşeye rağmen ,Quasimodo kalabilenlere ne mutlu.
İyi seyirler.