MÜLTECİ

Muharrem KIZILKAYA

07-11-2023 15:07

Bizim köyde vatandaşın biri eşinden ayrılıyor. Dört çocuğuyla ortada kalınca ve çocuklarda küçük olduğu için; komşular ve köylü akrabalar elbirliğiyle vatandaşa eş aramaya başlıyorlar.
Tabii dört tane küçük çocuk olunca eş bulmak kolay olmuyor, üstelik bir de köy yerinde olunca; malum mal, davar, tarla, ekin, bağ, bahçe işleri üst üstüne gelince vatandaşın eş bulma olasılığı bayağı zorlaşıyor…
 
Sonuçta komşu köylerden birinde, aynı şartlarda olan yine dört çocuklu bir kadın olduğunu öğreniyorlar ve aile büyükleri Nasreddin Hocanın ‘Hani damdan düşüp herkes sağa sola gidince Hoca diyor ya: ‘Bana bir damdan düşen bulun’ diye… Bunlar da aynı düşünce ile hareket ediyorlar.
 
Bizimkinin dört uşağı var, kadının da dört… Ancak bunlar birbirinin derdinden iyi anlarlar düşüncesi ile büyüklerin araya girmesi ile de oldu bitiğe getirilip nikahları yapılıyor ve evleniyorlar. 
Hepsi birlikte adamın köyündeki evinde yaşamaya başlıyorlar.
 
Dört birinden, dörtte birinden, ikide ana baba; on kişi… İki de sonradan ortak çocuk oluyor, anlayacağınız öyle çekirdek aile falan değil, on iki kişi… Büyükler, küçükler hep birlikte yaşamaya başlıyorlar.
 
Film evlenen ebeveynlerin iki ortak çocukları büyüyünce, yani 10-12 yaşlarına gelince başlıyor, olaylar çığırından çıkıyor.
 
Şimdi buraya kadar anormal bir durum yoktur deyip meselenin ‘mülteciler’ ile ne ilişkisi var diyebilirsiniz. Esas mesele tam da burada…
Ülkemizde sayısını bilmediğimiz kadar mülteci oluştu, etnik kimlikleri saymaya başlasam; muhtemelen Birleşmiş Milletler’de bu kadar devlet veya millet yoktur belki de…
 
Suriyeli, Afganistanlı, Iraklı, Pakistanlı, Arap, Ürdün, Bangladeşli ve muhtemelen İsrail Filistin savaşı sonrası; daha doğrusu Rusya’nın Hamas’ı kullanarak yaptırdığı eylem sonrası İsrail’den kurtulmak için Gazze’den kaçacak Filistinlileri de bize doğru yönlendirecekler.

Malum Filistinliler İsrail’in altı günlük savaş sonrası milyonlarca mülteci Ürdün’e göç etti ve bir müddet sonra oradaki nüfusta ciddi bir değişiklik oldu. Bunu fark eden Filistinli mülteciler Ürdün’ün siyasi iktidarını devirmeye kalkıştı.
 
Zaten içerisinde siyasi ve ekonomik sorunları olan Ürdün, yapay bir devlet olması, içerideki demografik yapının çoklu olması sonucu ağır bedeller ödeyerek kurtuldu. 
Bu sebepten dolayı bölgedeki devletler; özellikle Ürdün, Lübnan gibi ülkeler Filistin’i kabul etmiyorlar ve sınırlarını bunlara kapalı tutuyorlar.
 
Dolaysıyla emperyalist güçler, başta Rusya olmak üzere yeni silah gücü olarak kullandıkları mültecileri tehdit ve tehlike gördükleri ülkelerin başına bela ediyorlar. 

Tabii şunu da unutmayın; bizdeki iktidar malumunuz, aynı zamanda bu BOP Projesinin hem eş başkanı hem de oyuncusu… Daha doğrusu zoraki bir oyuncusu, istemeyerek oynatıyorlar…
 
Zaten Türkiye son yıllardaki aldığı mülteciler dolaysıyla bir çok şehrinde nüfus dağılımı oran olarak mültecilerin sayıları yerlileri aşmış velhasıl demografik yapı değişmiş durumdadır. 
İkinci ve önemlisi bizim nüfusumuz son yıllarda ekonomi, terör gibi meseleler dolaysıyla yorgun ve yaşlanırken; mülteciler genç, dinamik ve ailesizler… Yani düşünecekleri, arkada ağlayacak yetim bırakacak kimseleri yoktur.
 
Memleketin birçok sorununu benden iyi biliyorsunuz; gelelim esas hususumuza… Şimdi bizim ikinci evlilik yapıp dört anneden dört babadan ikide ortak çocukları olan Ayşe Hanıma ve eşi Hüseyin Beye… Hüseyin anlatıyor: 
‘Bir kaç sene kavga gürültü, kahır ekseriyetle çocukların ufak tefek anlaşmazlıkları ile geçti.
Sonra bizim iki ortak çocuğumuz oldu, küçükken diğer eşimin çocukları benim çocuklar falan istemeyerek de olsa sevdiler.
İrili ufaklı çatışmaları görmemezlikten geldik falan…Fakat son yıllara doğru ortak çocuklarımız büyümeye başlayınca bizim evde her gece kan gövdeyi götürmeye başladı.
 
Akşam yatıyoruz, gece hanım feryat figan ile kalkmış: ‘Yetiş herif, yetiş koş koş. Nerede kaldın? Adamlar gebertiyor, birbirlerini kırıyorlar. 
Gel gel bakta gör’ diye isyan ediyor. Bende ‘Bir kaç kayınım var; bizim evliliğe karşı gelmişlerdi, ara sıra iki bira içip bize sataşmaya geliyorlar, yine onlar herhalde evi bastılar’ diye duvardan tüfeği, yastığın altından tabancayı alıp pijamalarla yataktan fırlıyorum.
‘Ne oldu avrat? Kim öldü, kim kaldı? Neredeler, kaç kişiler, gördün mü?’ yine mi kardeşlerin deyince hanım diyor ki:
‘Herif! Ne düşmanı ne kayını? 
Senin çocuklar ile benim çocuklar BİZİMKİLERİ DÖVÜYOR’ diyor…
 
Türkiye’de geldiğimiz nokta maalesef tam da bu aile dramı gibi… Bu mülteciler yarın Anadolu’da bir olup köylerde, kasabalarda tek başlarına kalmış, kimsesiz yaşlı insanları topraklardan gönderirlerse hiç şaşmayın.
Hüseyin diyor ki: ’Bir yıldır gözümüze uyku girmiyor; bir gece hanım nöbet tutuyor, bir gece ben… Ülkemizde durum oraya doğru maalesef gidiyor…
 
Sıkıntı bizde; nöbet tutacak insanda, nüfusta kalmayacak Allah muhafaza….
 
Saygılarımla
Muharrem KIZILKAYA 
Almanya Köln 
m.kizilkaya@web.de

DİĞER YAZILARI Antisemitistim Fakat... 01-01-1970 03:00 Cumhurbaşkanı adayına tuzak 01-01-1970 03:00 İstanbul’a yakışır bir anıt 01-01-1970 03:00 Dış güçler 01-01-1970 03:00 PUTİN VE RUSYA 01-01-1970 03:00 Toplumsal Karabasan 01-01-1970 03:00 İzin gözlemlerim 01-01-1970 03:00 Gurbetçiler Almancılar 01-01-1970 03:00 Topluma kayıt olmak 01-01-1970 03:00 Sütü suya nasıl katıyorsunuz ? 01-01-1970 03:00 Gurbetten hikayeler 01-01-1970 03:00 Mahcubum Reis 01-01-1970 03:00