ADEVİYE

Doğan KAYA

26-10-2020 18:01

  Asıl adı Rabia olup 1950 yılında Şarkışla’da doğmuştur. Sonradan Adeviye adını almış ve bu isim Adviye olarak kullanıldığından öylece kalmıştır.    Her ikisi de âşık olan Memiş ve Esme Şahin’in kızıdır. İlkokulu bitirdikten sonra Kilis Kız İlk öğretmen Okuluna gitmiş 1967-1968 öğretim yılında bu okulu bitirmiştir. 1970 yılında Mustafa Özertürk’le evlenmiş, bu evlilikten ikisi kız üç çocuğu olmuştur. 28 yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra emekli olmuştur. Öğretmenliğinin son yıllarına doğru Ön Lisansını tamamlamıştır. Halen Ankara’da oturmaktadır. Eşi, 1995 yılında vefat etmiştir.    Babası, annesi, kardeşleri de şair olan Adviye’nin şiirleri teknik yönden iyidir. Şiirlerinde mahlas kullanmamıştır. Şiirlerinde ağırlıklı olarak sosyal konuları işlemiştir. Şiirlerinde mahlas kullanmamıştır.   Kaynakça: Doğan Kaya Arşivi.    Ana Kıymeti Şimdi bilemezsin ana kıymeti Vakti geldiğinde anlarsın yavrum  Anadır Allah’ın yüce nimeti  Ana olduğunda anlarsın yavrum    Yavrunu bağrında büyüttüğünde  Ninniler söyleyip uyuttuğunda  Sahte dostlar seni unuttuğunda Ana kıymetini anlarsın yavrum    Sevgiler soğuyup yalan olunca  Döşekler soğuyup yılan olunca  Olgunlaşıp benliğini bulunca  Ana kıymetini anlarsın yavrum    Deli gönlün koşup yorulduğunda  Bulanık suların durulduğunda  Ana sevgisine yerindiğinde  Ana kıymetini anlarsın yavrum    Elin kadir kıymet bilmeyeceğin  Kırılan kalplerin onmayacağın  Ananın yavrusuz gülmeyeceğin  Ana olduğunda anlarsın yavrum    Yüreğin sessizce ağladığında  Sığınacak liman kalmadığında  Yavrun hatırını sormadığında  Ana kıymetini anlarsın yavrum    Ana çeker yavrusunun yasını Yüreğinde taşır gül kokusunu  Dünyada sevginin hakikisini  Ana olduğunda anlarsın yavrum    Farkına varmadan yılların geçer  Tükenir takatin kalırsın naçar  Çiftçiler hasatta ektiğin biçer  Ana kıymetini anlarsın yavrum    Anan yanar bela gelse başına  Eller bakmaz gözlerinin yaşına  Dolanır gelirsen mezar taşıma  Ana kıymetini anlarsın yavrum   Nesi hatım fazla güvenme ele  Tuttuğun dal kopar gidersin sele  Yavrusunu korur serçeler bile  Ana kıymetini anlarsın yavrum   Barış Apartmanı Söndü ışıkların döndün mezara Kim uğrattı seni böyle nazara İlham geldi şu isimsiz yazara Derde derman bulamayan Barış’ım   Yakın ey sakinler birer mum yakın Çarda çıra oynan gülmeye bakın İnmek için birer paraşüt takın Derde derman bulamayan Barış’ım   Çalışmaz asansör çekmez bacası Belli değil gündüzüyle gecesi Otuz altı evin kısıldı sesi Derde derman bulamayan Barış’ım   Kapıcının keyfi Bir’de yetiyor Herkes çöpü balkonlardan atıyor Gelen misafirler bize ne diyor Derde derman bulamayan Barış’ım   Yazın lağım suyu mis gibi kokar Çöplerin suları yerlere akar Çocuklar binayı başına yıkar Derde derman bulamayan Barış’ım   Ankara’da yoktur menendin eşin Pislikten görünmez merdiven taşın Gören beş yüz sanır on iki yaşın Derde derman bulamayan Barış’ım   İran-Irak savaşından mı çıktın Kokarca mısın sen böyle pis koktun Neden böyle gülmez karadır bahtın Derde derman bulamayan Barış’ım   Aidat demezsen herkes dost olur “Para ver dersen” sağlar hast’olur “Bedava yaşa” de herkes mest olur Derde derman bulamayan Barış’ım   Adın Barış kendin savaş alanı Vallahi yok sözlerimin yalanı Hak saklasın bu binada kalanı Derde derman bulamayan Barış’ım     Var Yok Adviye Özertürk’ün çalıştığı Oğuzlar İlkokuluna bir ek bina yapılır. Ancak bina, sağlam olarak yapılmaz ve zamanında bitirilemez. O da gördüğü kusurları şu şiirle dile getirir:    Bir okul yapıldı Oğuzlara ek  Kaloriferi var kazanı yoktur  Taze gelin gibi süzünür durur  İçi boş sırası düzeni yoktur    Müdür Abbas Bey’in derttedir başı Dokunsan akacak gözünün yaşı  Canını çok sıktı şu ceryan işi  TEK’ten gelenlerin vicdanı yoktur   Çatladı duvarlar çöküyor taban  Bu gidişle bir gün inecek tavan  Sıva baştan savma bahçe perişan  Mütayit Beyin hiç imanı yoktur    Duvarlara su sızdırmış borular  Boynu bükük bekler bizim yavrular Bu gidişle ders yılımız yarılar  Taşınmanın kesin zamanı yoktur   Okul açılalı iki ay oldu  Doksan çocuk dar bir sınıfa doldu  Öğretmende ne ses ne nefes kaldı Derdini anlatmaya dermanı yoktur    Bekle arkadaşım dertler bitecek  Işıklar yanacak baca tütecek Doktor da hastayı iyi edecek  Elinde ilacı merhemi yoktur    Anlattım dertleri bir kaç satırda  Kırmak istemedim gönül hatır da Derman olsam derim bende bu derde  Elimde imkânım fermanım yoktur
DİĞER YAZILARI ABDULLAH (Aydoğan) 01-01-1970 03:00 ABDULGAFUR 01-01-1970 03:00 ADNANÎ 01-01-1970 03:00 ABBAS 01-01-1970 03:00 ADEM-ADEMÎ 01-01-1970 03:00 ACİZ HAFIZ 01-01-1970 03:00 AGÂHÎ 01-01-1970 03:00