İKLİM YASASI MECLİSE, ZEYTİNLİKLER KESİME

"İklim Yasası" Tartışma Yarattı: Gerçekten Çevreci mi, Yeni Bir Yük mü?

10 Tem 2025 - 11:04 YAYINLANMA
İKLİM YASASI MECLİSE, ZEYTİNLİKLER KESİME

Su Ürünleri Mühendisi Murat Sulakcı, geçtiğimiz günlerde TBMM’de kabul edilen İklim Yasası’nın içeriğini ve uygulanma biçimini eleştirerek, yasanın çevreyi korumaktan ziyade ekonomik bir mekanizma haline getirildiğini savundu.

    Alelacele çıkartılan iklim yasası kamuoyunda ilk bakışta çevreci bir gelişme olarak algılandı. Âmâ işin özüne inildikçe çıkan bu yasanın kime ve neye hizmet ettiğini biraz irdelemek gerekir.  Ancak topluma sunulan kısmına da dokunacak olursak. Bu Kanunun amacı; yeşil kalkınma vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadelede sera gazı emisyonlarının azaltılmasını, iklim değişikliğine uyumu ve bu hususlara yönelik planlama ve uygulama araçlarını düzenlemektir.

     Ne var ki asıl mesele dünyayı kirleten gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımın hiçbir suçu günahı olmayan ülkelere yıkarak kendi gelişmelerini her şartta sağlamak ve diğer ülkeleri böyle süslü laflar ile kandırarak yeşil enerji den bahsederken  tam aksine doğaya salınan karbonu son yıllarda daha da çoğaltmışlardır.

      Bu konuda Paris iklim antlaşmasına imza atan ülkemiz ise bu karbon salınımında kişi başına düşen ekolojik ayak izi sıralamasında Türkiye, 154 ülke arasında 63. sırada yer alıyor. 2022 yılında yayımlanan raporlarına göre dünyayı en çok kirleten ilk 10 ülke şöyle: Çin, ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, İran, Almanya, Suudi Arabistan, Güney Kore ve Endonezya’dır. Başta ki iki ülke Amerika ve Çin olmasına rağmen bizim bu ülkelerden önce meclisimizde tartışılmadan geçmesi gerçekten çevreci bir iktidar varmış gibi sevinelim mi?

    Yoksa iklim kanunu mecliste iken;

- Zeytinlikler maden sahasına,

- Tarım arazileri inşaat alanına,

-İç sularımız evsel ve fabrika atıklarına,

- Günlerdir yaşadığımız yangılarda kendi uçağımız olması gerekirken kiralık uçakla yangına müdahale edilmesi,

-Siyanür ile altın çıkarılması,

-Marmara denizinin adeta fosseptik çukuruna dönmesi,

-Elektrikli araçlardan ötv ve kdv nin yüksek oranda alınması,

-Çed raporu özel kişilere kural dışı şekilde verildiği,

 Gibi  çevre katliamları ortada dururken.  Bu hızdan anlaşılan o ki, yeşil dönüşümü sağlamak için gerekli maddi ve teknik altyapı oluşturmadan vatandaşın sırtına vurulan ek vergiden başka bir şey değildir. Ayrıca bu süreç bu haliyle işletilirse birçok sektörümüz önemli ölçüde sıkıntıya maruz kalacaktır.

        Dünyada ise; Cezasını Öde, Kirletmeye Devam Et

        Türkiye’nin “iklim yasası” olarak sunduğu metin, aslında bir piyasa mekanizması yasasıdır. Yasadan bazı ifadelerle söz konusu duruma bakarsak:
– Madde 7/2: “ETS kapsamındaki faaliyetleri yürüten işletmelerin, bu faaliyetleri gerçekleştirebilmesi için İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan emisyon izni alması zorunludur.”
– Madde 8/3: “İşletmeler, ilgili döneme ait emisyonlarına karşılık gelen yıllık tahsisatları izleyen yılın 30 Nisan tarihine kadar Başkanlığa teslim eder.”
– Madde 8/4: “Yıllık sera gazı emisyonu, teslim edilen yıllık tahsisatları aşan işletmelere, aşan miktar kadar tahsisat teslim edilinceye kadar yeni emisyon izni verilmez.”
Bu ifadeler, karbon kredisini kirletmenin maliyeti olmaktan çıkarıp, sistematik bir bahaneye dönüştürüyor. Artık karbon kredisi, “kirletmenin maliyeti” değil, “kirletmenin bahanesi” olmaya başlıyor.

      Sonuç olarak buradan çıkaracağımız, Fosil yakıt kullanımını sınırlamak yerine, “yeterince ödersen kirletebilirsin” anlayışı egemen kılınıyor. Bu zihniyet değişmeden ne gelişmiş teknolojiler ne de hukuki düzenlemeler bizi iklim krizinin kıyısından çekip çıkarabilir. Çözüm, yalnızca teknik değil; aynı zamanda etik, toplumsal ve siyasal bir dönüşümde yatıyor. Gerçek iklim politikaları, ancak bu dönüşümün adını koyduğumuzda başlayabilir.

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: