Küçük Mekânlarda Büyük Ölçekli Yaşamlar
Gelişen dünya, değişen yaşam koşulları ve artan nüfus ile birlikte yaşadığımız mekânlar da değişime uğradı. Özellikle büyük şehirlerde dikey mimarinin yaygınlaşması ile yaşam alanlarımızın metrekareleri de küçülmeye başlayarak fiziksel, sosyal, duygusal olarak yaşamlarımızı büyük ölçüde etkiledi.
Modern kent yaşamının beraberinde getirdiği bu mekânsal daralmalar, iç mimariyi de farklı bir perspektife yönlendirdi. Yaşam alanlarında daha ergonomik, fonksiyonel, çok yönlü çözümler ön plana çıktı. Mekân ve mobilyalarda yeni tasarım uygulamalarıyla pratik çözümlere gidildi. Bir ofis birden çok kişinin kullanımı için toplantılara, çalışmalara, sohbetlere olanak sağlarken, konut bireysel alanımızdır, içinde anılarımız, mutluluklarımız, hüzünlerimiz vardır. İşte mekân bu noktada farklı amaçlara hizmet veren ama tüm ölçeklerde yaşananları kucaklayan yaşayan bir ögedir.
Küçülen mekânlar kullanıcılarda mekânsal işlevsellik ihtiyacı meydana getirdi. Bu sebeple birçok mekân yeni işlevler kazandı. Örneğin dikey mimaride bahçe ortak kullanım alanı olarak geri plana atılarak balkonlar bu boşluğu doldurmak amacıyla değerlendirildi. Yine benzer şekilde alaturka tuvaletler yerini banyo içinde konumlanmış klozete, klasik mutfaklar ise yerini Amerikan mutfaklara bıraktı. Ofislerde de benzer bir etki yaşanarak, bireysel çalışma alanları grup alanlarına dönüştürüldü.
Küçük metrajlarda mekân işlevselliği artırabilmek için küçük dokunuşlarla büyük etkiler oluşturmak mümkün. Mekânlarda depolama alanlarını tavana kadar uzatmak hem görsel bütünlük sağlayacak hem de depolama ihtiyaçları için iyi bir çözüm olacaktır. Duvar ve sabit mobilyaları açık tonlarda tercih edip koltuk, sandalye masa gibi hareketli mobilyaları renkli tercih etmekte mekâna dinamizm katacaktır. Aydınlatmada beyaz renk tercihi, ortamı daha aydınlık ve geniş göstermenin başka bir yöntemi olacaktır. Tüm bu iyileştirmeler bulunduğumuz alanın konforunu artıracak bu konforda pozitif etki olarak bize dönüş sağlayacak.
Önemli olan mekânın küçük veya büyük oluşu değil. Önemli olan neye ihtiyacın olduğu ve bu ihtiyacı mekânda nasıl çözümlediğindir. Çünkü bu çözümlemeler kişiye konfor sağladıkça mekânla kurduğu bağ güçlenecek, içindeki anlam büyüyecek.