ADEM-ADEMÎ

Doğan KAYA

12-10-2020 17:01

1932 yılında Zara’nın Yapak köyünde doğmuştur. Asıl adı Adem Öztaş’tır. Babası köyün hocası Salih Efendi’dir. 1940 yılında annesini kaybetmiştir. İlkokul mezunu olmakla beraber yedi sene babasının yanında Dini dersler almıştır. Yaşlı babasının ısrarıyla köyünde bir kızla evlenmiş, düğünden altı gün sonra babasını kaybetmiştir. Genç yaşta istemediği kızla evlendirildiği için bu evliliği altı ay kadar sürmüş, Adem, eşinden ayrılıp gurbete çıkmıştır. Gülperi’nin uğruna İstanbul, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Ankara ve Kayseri’yi dolaşmıştır. İsmail Hakkı Acar, bu maceralı dönem hakkında bizlere şu bilgileri vermektedir.   “İstanbul’a giden Âşık Adem, ilk geceyi bir köylüsünün gecekondusunda geçirdi ve orada bir rüya gördü. Ak sakallı bir pir, ‘İşte nasibin oğul, onu ara bul.’ diye bir kız gösteriyordu. Adem işe, İstanbul’un semtlerini gezmekle başladı. Daha sonra Bursa, Balıkesir, Manisa ve İzmir’i gezdi. İzmir’de bir fotoğrafçıda, rüyasında gördüğü Gülperi’yi gördü. Bakışıp gülüştüler..    Bundan sonra Gülperi’yi günlerce takip eden Adem, onunla konuşur ve evlerinin bahçesinde buluşmaya başlarlar. Fakat Gülperi’nin komiser olan babası Adem’ i yakalatır. Bunun üzerine orada durmamız ve zaten sıla ateşi yakıyordur, sara’ya gelir... İzmir’e geri döndüğünde Gülperi ve ailesinin oradan ayrıldığını öğrenir, deliye döner. Artık orada duramaz ve tekrar Zara’ya gelir.. Âşık Adem, İstanbul’da eskicilik yaparken sevgilisi Gülperi’yi bulur. Ama bu sırada askerliği başlar, askere gider. O askerdeyken, ağabeyisinin ölümüne dayanamayan Gülperi’de ölür.”   Askerlik öncesi köyde bir kızla nişanlanmış, askerlik sonrası evlenmiştir. İçkili iken iki arkadaşıyla birlikte ev soymaya kalkıştığı için 1955’te hapse girmiş, uzun süre Sinop Cezaevi’nde yatmış, 10 yıl sonra tahliye olmuştur. İki çocuğu vardır.  On beş yaşındayken köyünde Âşık Garip, Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Hurşit ile Mahmihri gibi aşk hikâyelerini okumaya başlamış, kitaplardaki şiirleri ezberlemiş, amanla kendisi de yavaş yavaş söylemeye başlamıştır. Kendi ifadesiyle bade içmiştir. Babasıyla akşama kadar dağda odun kesip bir yere yığmışlar, ancak mandalar kaybolduğu için mecburen orada kalmışlardır. Uyku sırasında Adem rüyasında bir ihtiyar görür. İhtiyar ona Gülperi ismindeki kızın şeklini gösterir ve elindeki kadehi uzatır. Adem kadehtekini içer. İhtiyar mandaların yerini söyleyip gözden kaybolur. Adem uyandığında kendisinde bir başkalık hisseder.  Hemen her konuda şiirleri vardır. Üç yüzden fazla şiiri vardır. Saz çalabilen âşıklarımızdandır. Şiir tekniği kuvvetli olup hemen her konuda şiir söylemiştir. Şiirlerinde Adem bazen de Ademî mahlasını kullanmıştır. İfadelerinde bir zorlama görülmez ve duru Türkçe’nin güzelliği açıkça kendisini hissettirir.    Kaynakça: Tahir Kutsi Makal, Zaralı Âşık Adem, İstanbul, 1972, 80 s. / Tahir Kutsi (Makal), Âşıklar Şöleni, İstanbul, 1977, s. 20-21./ Tahir Kutsi (Makal), Türk Halk Şiiri (Antoloji), İstanbul, 1978, s. 50-51./ İsmail Hakkı Acar, Zara Folkloru, II. Baskı, Sivas, 1990, s. 75-77.   Şimdi Yine geldi bahar ayı Bizim eller güzel gayrı Güller çiçeklerin beyi Her güzele yeter şimdi   Başı bölük karlı dağlar Boz bulanık akar çaylar Bayanlar ile hem baylar Birbirinden beter şimdi   Kaşı siyah gözü kömür Boşuna mı geçsin ömür Benim bağrım tunç ve demir İşleyemez keder şimdi   Adem dertlerini atar Günler derde sevinç katar Gönüllerde bahar yatar Bülbüller de öter şimdi     Zara Güzelleri Kızılırmak daim engine akar Irmağınüstü’nden çok güzel çıkar Zara’nın güzeli gözüme bakar İstesem bir güzel vermezler mi ki   Eymir konmuş bir kayanın düzüne Erkeğinin hiç bakılmaz sözüne Güzelleri peçe çeker yüzüne Bir güzel istesem vermezler mi ki   Devekse köyü de hep ağa yollu* Burada bulunur çok servi boylu Düğünde bayramda bir dudu kumru Bir güzel istesem vermezler mi ki   Tödürge’nin çoktur gönlü yücesi Buranın dilberi gülün goncası Aziz ve mübarek bayram gecesi Bir güzel istesem vermezler mi ki   Nice gezdim Gencin’e de varmalı  Buradan da köy güzeli sarmalı Gencin’in güzeli gözü sürmeli Bir güzel istesem vermezler mi ki   Yarasar’dan çıkar güzelin hası Bilmem huri midir melek mi aslı Ezel baharının bir turna sesli Bir güzel istesem vermezler mi ki   Darılman sözüme beyler ağalar Ademî coşmuş da köyler sıralar Yenice’de öter yeşil turnalar Bir güzel istesem vermezler mi ki     Bozuk Bozuk Kısmet olsa ben de gitsem sılaya On yıl oldu hasret kaldım Zara’ya Demir perde oldu dağlar araya Gitmek istiyorum yol bozuk bozuk   Zindan kahrı ile ağardı saçım Hasretim gurbette yanıyor içim Dünyadan kalkıyor şu benim göçüm Kefenim hazır da sal bozuk bozuk   Bana mesken oldu Sinop çölleri Bitmez oldu bahçemizin gülleri Giymez oldu nazlı yârim alları Karalar giyerek şal bozuk bozuk   Garip Ademî’yim aslı Zaralı Küçük yaştan benim bağrım yaralı Arıyım çiçekten yaparım balı Verilmez bir kıymet bal bozuk bozuk   Bugün Attın beni “Sarı gelin” ateşe Gider iken sağa sola sen bugün Belinde fistanın yüzünde peçe Kolunu boynuma dola sen bugün   Sarı saçın sırma sırma öreyim Bir gecelik misafirin olayım İzin ver de yar koynuna gireyim Ak gerdan üstünde bele sen bugün   Sana derim sana ey kalbi kara Sen açtın sineme iy’lenmez yara Şu güzel yaylada derdime çare Ey nalı çiçeğim bula sen bugün   Adem coşmuş sana intizar eder Kalmasın arada gam ile keder Senden ayrılması ölümden beter Öldürüp kalbimi delesin bugün
DİĞER YAZILARI ABDULLAH (Aydoğan) 01-01-1970 03:00 ABDULGAFUR 01-01-1970 03:00 ADNANÎ 01-01-1970 03:00 ABBAS 01-01-1970 03:00 ADEVİYE 01-01-1970 03:00 ACİZ HAFIZ 01-01-1970 03:00 AGÂHÎ 01-01-1970 03:00