BABA, OĞUL KUTSAL RUH...
Son günlerde hem sosyal medyaya hem de yerel basına yansıyan haberlerde okuduğum kadarıyla bir grup toplanmış, Müslümana müslümanlık, dindara din dayatmanın gayretine girişmiş.
Dinin kişilerin elinde, sakalında ve takkesinde olduğunu düşünenler, Türk tarihinden bihaber kendilerine dikte edilen kalıp ve klişelerle başka Müslümanlara ayar verme peşindeler…
Dini elinde tutacaksan, İslam tarihi kadar Türk tarihini daha da fazla dinler tarihini bileceksin. Asıl o zaman dinin bu sınırlar içinde yaşayan hiç kimsenin hiçbir eylem ya da fikriyle yahut zikriyle elinden gitmeyeceğini göreceksin…
Din nasıl elden gider; umursamadığınız en sıcak konuyla anlatayım…
Haberlerde duyduğunuz İznik sadece çinileriyle meşhur bir ilçemiz değildir. İznik, Hıristiyanlık alemi için Kudüs kadar kutsal bir yöredir. Size dikte edileni dinlemekten araştırıp okumaya fırsatınız yok belki; ben size özetleyeyim.
Milattan sonra 200'lü yıllarda Roma imparatorluğunda ciddi çatlaklar oluşur. İmparator Konstantin yıkıma giden imparatorluğu kurtarmak için yeni bir yol dener. İlk kararı başkenti İstanbul'a taşımaktır. Ancak bu karar imparatorluğunu kurtarmak için yeterli değildir. Aradığı çözümü çok sonra bulur…
Din!
Kendisi Hıristiyan olmasa da Hıristiyanlığın parça parça oluşu iştahını kabartır. Nüfus olarak sayıları milyonları bulan Hıristiyanların 400 civarında İncil’i vardır ve her bir grup kendi İncil’ine göre dinini yaşamaktadır.
Bu hatırı sayılır nüfus Konstantin’in gözlerini kamaştırmıştır. Hıristiyanlığı bir çatı altında birleştirmek için 1.İznik konsilini toplar. Konsili de “Tanrı’nın yönettiği” fikrini kabul ettirip kendisi hakem olur.
1. İznik konsilinde Hıristiyanlık ilk kez resmi bir din olarak kabul edilir. Bugün de geçerliliğini koruyan baba, oğul, kutsal ruh üçlemesi burada tartışılıp onaylanır. 400 İncil, 4’e indirilir.
Konstantin ölene kadar Hıristiyanlığı kabul etmemiş olsa da kendi hesabına göre Roma imparatorluğunun daha yüzlerce yıl yaşayacak olmasını garanti altına almıştır.
Konstantin’in planını ilk kez Anadolu Selçuklu Devleti İznik’i başkent yaparak bozar… Haçlı orduları İstanbul’u geçip İznik tekrar Hıristiyanlara geçtiğinde eski yaraları depreşir.
Konstantin'in planları ikinci kez Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethi ile sekteye uğrar. Türkler Avrupa'da birçok bölgeye hakim olunca hiçbir Papa 2. İznik konsilini toplamaya cesaret edemez.
Fatih Sultan Mehmet ve sonraki padişahlar da zaten buna asla izin vermez.
Osmanlı yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulunca Vatikan karşısında güçsüz bir devlet olduğunu düşünüp yeniden İznik konsili için harekete geçer...
Fakat bu kez de, karşılarında Mustafa Kemal Atatürk vardır...
Atatürk, Hıristiyanların İznik'i ikinci Kudüs olarak gördüklerini bildiğini ve devletimizin egemenliği için büyük bir sorun olmasından bahisle konsilin toplanması ve İznik’in ziyaret edilmesi taleplerini reddeder.
Sınırlarımızı bu ve benzeri tüm ziyaretlere kapatır.
Çünkü bilmektedir ki, Papa ile birlikte yapılacak bir İznik ziyareti yeniden Hıristiyanların burada nüfuslanmasının önünü açacaktır. Tavrından ve kararından asla geri adım atıp milim taviz vermez.
Şimdi Vatikan, geçtiğimiz aylarda ölen Papa’nın seçilecek Papa’ya İznik'e gitmesi konusunda vasiyetinin olduğunu öne sürerek İznik'e gelmenin yollarını arıyor.
Geliş amaçlarını ve doğuracağı sonuçları yukarıdaki paragraflar arasında bulmanız mümkün…
O yüzden bizim, “Dine hakaret ediliyor”, “Din adamımıza dil uzatılıyor” bahaneleri ile aynı havayı teneffüs ettikleri Müslümanlara ayar vermeye çalışan ekibin aynı duyarlılıkla gerçek bir “Din elden gidiyor” tehlikesi için ne diyeceğini yahut diyebileceğini merakla bekliyorum.
Kim bilir, yereli düşünmekten geneli görmezden gelen bu ekiple belki bu kez ya da ilk kez bir ortak noktada birleştiğimizi görür seviniriz.
Ömrümüz oldukça sabrımız da var; bekleyelim görelim…
Kurban Bayramınız kutlu olsun.
Sevdikleriniz ve sevenlerinizle birlikte ömrünüz uzun, bahtınız hep açık olsun…
Sağlıcakla kalın…
