GEMEREK ÖZELİNDE BİR BEKLENTİ: TOPLUMCU BELEDİYECİLİK - Gazi KARABULUT
Yerel yönetimler, yöneten ile yönetilen arasındaki en dinamik kamusal alanlardır. Merkezî yönetimlerden farklı olarak, toplumla sürekli iç içe olma durumu söz konusudur. Bu da toplumsal taleplerin ciddiyetle dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Toplumsal taleplerin uygulanması ve uygulamalar neticesinde ulaşılacak sosyal refahın ölçülmesi, yönetim erkini daima toplumsal beklentilerin takibine yoğunlaştırmaktadır. Bu durum da toplumcu ve üretken bir […]
Yerel yönetimler, yöneten ile yönetilen arasındaki en dinamik kamusal alanlardır. Merkezî yönetimlerden farklı olarak, toplumla sürekli iç içe olma durumu söz konusudur. Bu da toplumsal taleplerin ciddiyetle dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Toplumsal taleplerin uygulanması ve uygulamalar neticesinde ulaşılacak sosyal refahın ölçülmesi, yönetim erkini daima toplumsal beklentilerin takibine yoğunlaştırmaktadır. Bu durum da toplumcu ve üretken bir belediyeciliğin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Mecelle-i Umur-i Belediye adlı kitaptaki “Ortak menfaatler ve karşılıklı ihtiyaçların zorlaması ile bir beldede oturan halkın, beldelerine ve dolayısıyla kendilerine ait meseleleri, hükümetin kanunla belirttiği sınır ve sorumluluk dairesinde seçmiş oldukları vekilleri vasıtası ile halletmeleri” şeklinde tanımlanan belediyecilik kavramı, belediyelerin varlık sebebini ifade etmektedir.
Bu yazımızda doğup büyüdüğümüz ilçemiz Gemerek için arzuladığımız gelişim ve atılımın temeli olarak değerlendirilebilecek bir yaklaşımı ele alacağız.
Sultan şeri olarak nitelendirilen Sivas’ın kültürel ve ekonomik gelişimin merkezi olabilecek bir ilçenin yapısal reformlarından önce toplumcu bir anlayışı ilke edinmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Bu düşünceden hareketle toplumcu belediyecilik anlayışının ilk esası, mekânların kültürel dokusunu korumak olmalıdır. Kültürel dokunun korunması, bireylerin, mekânlara aidiyetini güçlendireceği için beraberinde şehrinin kimliğine sahip çıkmayı getirecektir. Bu da şehrin yönetiminin, sadece seçilenlerle değil, o toplumun fertleriyle birlikte yönetilmesini sağlayacaktır. Toplumcu belediyeciliğin bu ilk esası, mekân aidiyeti ile yönetime katılmayı getirecektir. Nitekim bu anlayışa sahip idarecilerin olması; yönetimi toplumla paylaşmayı gerekli kılacaktır. Toplumun yönetimde söz sahibi olabilmesi ise sivil örgütlenmeyle mümkün olacaktır. Toplum yararını esas alan sivil örgütlenmeler, yerel yönetiminin toplumla buluşması, birlikte hareket etmesi ve yönetim organizasyonuna toplumun katılması demektir. Toplumcu belediyeciliğin bu ilk esasının özü, toplumun yerel erke ve belediyenin karar alma sürecine etkin katılımını sağlayacak tutumları geliştirir. Toplumcu belediyecilik, kamunun toplum yararına çalışmasını talep eden sivil örgütlenmeleri destekler. Toplumun yönetime ortak olmasını temin eder.
Şehirde/beldede yaşayanların yönetim erkine katılımını sağlamak, beraberinde üretimi doğuracaktır. Çünkü toplumun ilgili katmanları aracılığıyla tespit edilip çözüme dönüştürülen meseleleri, toplum yararına üretimi getirecektir. Burada dikkat edilmesi gereken en temel husus, işveren ile çalışan arasındaki dengenin doğru kurulmasıdır. Bu durum, toplumu oluşturan sosyal dilimlerin örgütlenmesi ve bu örgütlenmenin yerel yönetime dâhil olması, üretimin adil dağılımını denetleyebilecektir.
Nihayet üretim, toplumsal mülkiyeti geliştirecek ve artıracaktır. Yönetim erkine dâhil olma, örgütsel yapılarla ve üretime ortaklık yapılanmaları ile gerçekleşirken; ekonomik kalkınmada adaletli bir dağılım sağlanacaktır.
Toplumcu belediye anlayışı, yönetime ortak olma ve üretim esaslı ekonomik yaklaşımlar sergilemenin yanı sıra toplumun refah seviyesini yükseltmeyi de esas alır. Bunun için modern bir şehirleşme atılımını hedefler. Modern şehirleşme, toplumun temel ihtiyaçlarının haricinde sosyal yaşantısına huzur katan bir anlayıştır. Yeşil alanları çoğaltan, şehrin dokusunu koruyan, ulaşım imkânlarını kolaylaştıran bir şehircilik esas alınır. Bunlar hayata geçirilirken toplum yararı gözetilir ve kararlar birlikte belirlenir.
Toplumcu anlayış, doğal çevre hassasiyeti taşır, ekosistemlerin, mazinin derinliklerini barındıran kültürel değerlerin, toplumun yer aldığı bütün canlıların yaşam standartlarının iyileştirilmesi, geliştirilmesi ilkesini canlı tutar. Bu değerlerin toplumun mirası olarak atiye aktarılması ve bu yönde bir toplumsal bilinç oluşturulması toplumcu belediyeciliğinin temel görevidir.
Toplumcu belediyeciliğin engelleri ortadan kaldırma vazifesi vardır. Engelli vatandaşların toplumsal hayata katılmaları hususunda, onların önündeki engelleri kaldırma zorunluluğu vardır. Aynı şekilde, toplumda yardıma muhtaç durumda bulunan yaşlılar, çocuklar ile kadınların mağduriyetlerini ortadan kaldırmak ve korunmalarını sağlamak için gerekli çalışmaları yapar.
Toplumcu belediyecilik, kültür ve sanat faaliyetlerinin topluma ulaştırılması için gerekli ortamı ve imkânı hazırlayan, özellikle de çocuklar, gençler, yaşlılar ve kadınların bu faaliyetlere ortak olması sağlanırken çocuklar ve gençlere bu alanlarda eğitim/uygulama imkânı sağlar.
Toplumcu belediyeciliğin en temel görevlerinden biri de “üreten belediye” anlayışını topluma hâkim kılmasıdır. Üreten belediyeciliğin esası ise hizmet üretimini ve üretime etki eden yerel kaynak yönetimini, şehirde/belediyede yaşayan herkesin fiziksel, ruhsal ve toplumsal olarak refahını ilke edinen bir belediyeciliktir.
Toplumcu belediyecilikte üreten anlayış, belediyenin bütün kaynaklarını, toplumun refahı için üretime yönelik planlamaya ve yatırımları bu amaca yönelik toplumsal alana yönlendirir. Bu da bütüncül bir yaklaşımı ve birlikte yönetimi getirecektir.
Toplumcu bir belediyecilik anlayışında şehirde yaşayan her canlının temel ihtiyaçlarının birlikte karşılanması kadar, yaşam refahını artırıcı adımlar atmak da temel bir gayedir. Bu gayeye yönelik olarak atılan her adım, yerel yönetime ait alanda yaşayan bireylerin, örgütlü ve aktif bir şekilde kararlara katılmasıyla gerçekleştirilir. Böyle bir gerçeklik ise toplumun menfaatlerini ön plana çıkaracağı için üretken bir hüviyet kazanacaktır. Bireylerin üretime katılması bilinçli bir toplumcu üretkenliği pekiştirecektir.
Toplumcu belediyecilikte insanları, modern köle olmaktan kurtarmak için onlara sosyal alanlar oluşturulmalıdır. Özellikle, teknolojinin esareti altında toplum bilincinden uzak kalıp, sahte sanal kimliklere mahkûm olan çocuklara geleneksel oyunları oynayabilecekleri, oynarken öğrenip eğlenebilecekleri geniş alanlar tesis edilmelidir. Şehirlerin tarihsel özelliklerini yansıtan büyük ve gösterişli tablolar, anıtlar kolayca görülecek bir şekilde düzenlenmelidir. Şehirlerin doğal panayır alanları olmalı, meydanları geniş ve trafiğe kapalı gezi alanları şeklinde planlanmalıdır. Tarihi sokaklar, eserler, mekânlar aslına uygun restore edilmelidir. Toplumun bütün katmanlarının üretime katılımı sağlanmalıdır. Toplumsal huzuru ve refahı sağlayacak yöntemler, toplumun ilgili fertlerinin açık/şeffaf taleplerini ciddiye alarak uygulanmalıdır.
Toplumcu anlayış, çağın ruhunu okuyabilmeli ve yaptığı her faaliyet, çağlar ötesini aydınlatacak kadar derin olmasını ilke edinmelidir. Bunun için de toplumda yer alan uzman kişiler, kurumlar ve üniversitelerle süreklilik arz eden birlikteliklerle, beldeler/şehirler yaşayanlara ve gelecek nesillere hak ettiği hüviyet ile taşınmalıdır.
Sonuç itibariyle Türkiye’nin bütün belediyelerinde arzuladığımız bir anlayışın/Toplumcu Belediyeciliğin Gemerek örneği ile hayata geçmesi en büyük temennimizdir.
*Eğitimci-Yazar
[email protected]