Ekonomik refahı sağlanmış toplumlar da halk hamasete prim vermez. Zira siyasetçiler için ekonomik söylemler bir politik argüman olmaktan da çıkacaktır.
Halkın tercihleri, kazanımlarını korumak adına olacaktır. Kazanımlarını kaybetme korkusu insanların tercihlerine yön veren temel ilkedir.
Geleneğin hâkim olduğu, yoksulluğun bir kültür olarak muhtaçlık ilkesi çerçevesinde yürütüldüğü toplumlar da, hamaset siyasetin en önemli politik argümanıdır. Bu insanlar çalışarak, emek sarf ederek, bir kazanım elde etmedikleri için sadece “bağımlı” olarak koşullandıkları güce teslim olurlar.
Ayrıca üretimden gelen gücüyle devlete katma değer üreten kentlerin insanlarıyla, üretime hiçbir katkı sunmadan, devletin gelirlerini tüketen kent insanlarının “Devlet” algısı da farklıdır.
İlki hesap sorma hakkının olduğunu düşünürken, ikinci grup sadakatle bağımlılığını ifade eder. ilk grup insanları özgürlük, hak, hukuk ve kazanımlarını devletin bir lütfu değil, görevi olarak algılar iken, ikinci, yani tüketici olan, çalışmadan, yorulmadan hiçbir katma değer üretmeden yaşayanlar, bir lütuf olarak görürler.
Üretici toplumlar çözümün parçası olarak her durumdan kendileri için vazife çıkarır iken sadece tüketen, asalak yaşama alışkın kişiler yoksulluğu bir kader olarak görüp, sorunun parçası olmaktan şikâyetçi olmazlar.
Siyaset mühendisleri toplumların sosyolojisini doğru değerlendirip, reel analizler yaparak politikalar oluşturdukların da rasyonel sonuçlar alırlar. Kaybetme korkusu insanı terbiye eden temel olgudur.
Gücün şehvetine, konforuna, şatafatına alıştırılmış insanları bu yaşamdan uzaklaştırmak zor olur. Şartlandırılmış, koşullanmış insanlar elindekini kaybedeceğini anlayınca, üzerinde manevi müeyyidesi olan etik değerlerini bile terk eder.
Değerler tüketilince ahlak sadece sözel bir anlama dönüşür, zira insanların yaşamında bir temel öğe olmaktan çıkar.
Niçin zenginliğin ve toplumsal refahın tabana yayılmadığını, zenginlikte adaletin değil yoksullukta adaletin sağlanması için çalışıldığını anlıyorsunuzdur umarım?
Bir seçimde bulunur iken başıboş arzularınızın size hâkim olmasına izin vermeden davranın ve gerçekleri görerek hareket edin.
Merdiven olmayın.
Olur mu?