Reji ve Rövaşata

[ bu bir “fitbol” yazısıdır!] Futbol sezonunun ortasında ne alaka değil mi? Ekimde başlayan tiyatro sezonu da yeni oyunlarla başladı ve devam ediyor.Sezonun yeni oyunlarından birisi olan Şark Dişcisi’ni izledim, baştan, hiç tereddüt etmeden kırmızı kartı çeken hakem gibi davranacak olursam kötü bir tekst karşımızda, konunun bir orijinalliği yok, izleyicide merak uyandıracak sorular yok, sıkıcı tekrarlara […]

04 Şub 2025 - 08:12 YAYINLANMA

[ bu bir “fitbol” yazısıdır!]

Futbol sezonunun ortasında ne alaka değil mi? Ekimde başlayan tiyatro sezonu da yeni oyunlarla başladı ve devam ediyor.
Sezonun yeni oyunlarından birisi olan Şark Dişcisi’ni izledim, baştan, hiç tereddüt etmeden kırmızı kartı çeken hakem gibi davranacak olursam kötü bir tekst karşımızda, konunun bir orijinalliği yok, izleyicide merak uyandıracak sorular yok, sıkıcı tekrarlara uzayan ve izleyiciyi baymaya başlayan karı-koca kavgaları da eklenince tekste çıkardığım kırmızı kartın sonuna kadar arkasında durmak düşüyor bana, evet tekstin yazıldığı dönem vb. sebepler göz önüne alınarak savunanlar çıkacaktır, bu doğaldır da, olmalıdır da, neticede edebi zevk bir fizik kuralı değildir. Elbetteki şahsidir, subjektiftir, başta da belirttiğim gibi bu yazı da zaten subjektif bir “futbol” yazısı, ama bu kötü tekste bir reji dokunuşu beklerdim açıkcası, perdelerde biraz kısaltmalara gitmek, bunaltıcı kavga sahnelerini azaltmak gibi, bütün bunlar olmayınca kötü tekst ve vasat rejiye hayat vermeye çalışan oyunculara biniyor bütün yük. Emin Taşcıoğlu’nun plaseleri, İsmail Tütüncü ile Mutlu Çelik arasındaki verkaçlar, yapılan ortalara volelerle seyirciyi “Hadi şimdi gol gelecek” ümidini yeşerten Tayfun Çingiler, vücut çalımları ile rakibin sinirlerini bozan Turgut Yalçın, seyirciye daha maç bitmedi kopmayın sahadan diyen Hülya Keli’nin diripliklerini elbette görmezden gelmiyorum ve illaki her ne kadar hepsi kaleyi tutmasa da Elif Yalçın’ın rövaşataları seyirciyi en azından gelecek maçlar için ümitlendirdi. Futbolda yıllarca yerli hoca-yabancı hoca polemikleri yaşandı, evet Sivas tiyatro olarak bir Ankara değil elbet ama dışarıdan gelen teknik direktörler (!) de burasının ne zorlu bir deplasman olduğunu bilseler fena olmaz. Yoksa “Gelir, maçımı oynar giderim” diye bakan her kim olursa bu tavrı fark edebilecek, birçok oyunu kapalı gişe oynatan dikkatli bir seyirci kitlesi olduğunu unutmasınlar. Oyuna getireceğim bir diğer eleştiri şarkı sözlerinin yüksek müzik sesinin arasında kaybolup gitmesiydi, ben oyuncunun sesinin her sesin önüne geçmesini bekliyorum.
a! Evet doğru ne demiştik, reji dokunuşu!

Son tahlilde izleyiciye bazen tabelada istediği skor yazmasa da “o ne rövaşataydı be!” diye teselli bulmak düşer.

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: