Insanın toplumdaki karşılığı ne olursa olsun, ölüm haberi üzüntü ve hüzünle karşılanır, çünkü söz konusu olan insan hayatıdır ve bu duyguları ortaya çıkarır. Kabullenilmesi zordur, zira ölümün kendiliğinden değil de vahşice başkalarınca gerçekleştirilmesi bu hüznü ve üzüntüyü bir kat daha artırır.
Bu elem verici durum, içinde bulunduğu garibanlık ortamında kendisinden beklenilmeyecek bir anlayışı, dinî ve felsefî söylemlerle dile getiren birisi için olursa, toplumun her kesiminden tepkiler kaçınılmaz olur, insanlık da bunu gerektirir.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye bir cinayet haberi ile çalkalandı. Haber ilk etapta şöyle verildi. "Diyarbakırlı Ramazan Hoca İstanbul Fatih Camisi'nde namaz kılarken bıçaklanarak öldürüldü." Bu haber ülkede büyük infial yarattı. Öyle ya hem hoca, hem de namaz kılarken vahşice camide oldürülmüştü. Bu haber herkeste olduğu gibi bende de büyük üzüntüye neden oldu. insanlık ne hale geldi diye düşündüm, olayı değişik kaynaklardan öğrenmeye çalıştım. Nedir, ne değildir, kim yapmıştır, nasıl olmuştur, kimdir bu Diyarbakırlı Hoca...?
Öncelikle olayın Fatih Camisi'nde değil, Fatih semtinde bir çay ocağında yaşandığını, bu konuda iyice araştırma yapılmadan toplumda infial yaratacak haberlerden kaçınılmasi gerçeğinin dikkate alınmadığını, tamamen reyting amaçlı olduğunun ülkemizdeki geçerliliğini maalesf bir defa daha görmüş oldum.
Ramazan Hoca gariban bir insan, Diyarbakır Ulu Cami'ye gelen turistlere ve Diyarbakırlılara aydın görüşlü, dinî konularda bilgiler vermesi ile ünlenen bir kişi. Yazılan ve çizilenlerden bu yönünün ön plana çıkarıldığını görüyoruz.
Günümüzdeki din anlayışının yanlışlıklarını dile getirerek tarikatların ve cemaatlerin dine zarar verdiği yönünde açıklamalarıyla toplumda karşılık buluyor. Ayrıca, tarikat ve cemaatlerce de tepkiyle karşılandığı, tehditler aldığına yönelik haberler üzerine İstanbul'a gelerek bir çay ocağı çalıştırdığı veya orada çalıştığını görüyoruz. Faili yakalanıyor ama öldürülme sebebi henüz aydınlanamıyor. Yakında aydınlanacağını umuyoruz.
Tüm bunlar göz önünde yaşanırken vahşice gerçekleştirilen ölüm ve aydın bir din adamı vurgularının arkasında vahim bir gerçeğin göz ardı edildiğini görüyorum. Yayınlanan videolarının içerisinde dinî açıklamalarından sonra, dine en büyük zarar verenin bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu fütursuzca söyleyebildiği, ettiği hakaretler, iftiraların yanında Atatürk'ün ismini zikretmeden Necip Fazıl gibi "Put Adam", aşağılayıcı bir ifadeyle "Kamal" gibi dile getirmesi, Cumhuriyetin ilk yıllarında bölücü nitelikli bir anlayış ve hilafet çılgınlığı ile devlete isyan eden Şeyh Sait'in hain olmadığını, büyük bir din adamı olduğunu belirtir ifadelerini görmemezlikten gelen aydınlarımızın gafletini fark ediyorum.
Bu ve buna benzer din ve iman adına ortaya bir şeyler koymaya çalışanların asıl amaçlarının ne olduğunu araştırmadan övgüler duzmedeki yanlışlığı maalaesef bir iki aydınımızdan başkası göremiyor veya gördüğü halde yanlış anlaşılmaktan çekinerek dile getiremiyor.
Toplum olarak dinî hassasiyetimizi anlayabiliyorum ama arkasındaki samimiyeti, doğruluğu veya yanlışlığı sorgulayacak olgunluğa hâlâ erişemediğimizin üzüntüsünü yaşıyorum. Bu da olay ve durumlara tek yönlü olarak değil de bir bütün olarak bakmamız gerektiğini bir kez daha ortaya çıkarıyor.
İnanç sistemimizin içerisine serpiştirilmiş nifakları artık görelim.
Dinî değerlerimizi koruyalım derken millî varlığımızı ve değerlerimizi kaybetmeyelim.
Yine günümüzün çok kullanılan deyimiyle "çok ezber bozan bir yazı" olmuş. teşekkür ederiz. Çoğu Üniversite mezunlarımızın bile tavır, davranış, hayata bakış anlamında maalesef "okuryazar" konumuna gerilediği günümüzde, ülke çapında "entelektüellerimizin" ve "üniversite hocalarımızın" bilhassa "tarih" alanında topluma "doğruları" yeterince anlatmadıklarını düşünmekteyim acizane.... Çok dikkatli bir entelektüel ve "ezber bozan" bir yazar olarak size çok teşekkür ederiz....Selamlar
Değerlerimizi kaybetmemeliyiz
Değerlerimizi kaybetmemeliyiz
Ancak merhumun ayrılıkçı Kürtlere alim ve kahraman dediğinide Atatürk e yahudi vali dediğinide unutmuyoruz,amelinin hayrını görsün