Tükendik

05 Kas 2025 - 13:55 YAYINLANMA

 

 

Bir kuşağın ateşli hayalleriyle tükenen umutların hikâyesi

 

1980’li yıllardı… Üç vardiya çalışan bir işçiydim.

Hafta sonu ise nerede bir toplantı, nerede bir yürüyüş varsa, oradaydım.

Kimi zaman soğuk demirlerin, kimi zaman copların gölgesinde; ama hep bir inancın, bir umudun peşindeydim.

O yıllarda “değişim” kelimesi bizim için bir slogan değil, bir yaşam biçimiydi.

Kendimizi değil, geleceği kurtaracağımıza inanırdık.

 

Ama sonra bir şey oldu…

İnancımızı değil belki, ama dayanacak gücümüzü yitirdik.

Her gün biraz daha sessizleştik.

Birer birer eksildik meydanlardan, fabrikalardan, umutlardan…

 

Şimdi geriye dönüp bakınca, o günkü ateşin külleri arasında hâlâ yanık kokusu var.

Kimi arkadaşlar “büyüdük” diyor, ben “yorulduk” diyorum.

Kimi “düzen böyle” diyor, ben “biz tükendik” diyorum.

 

Çünkü hiçbir eylem, insanın içindeki umudu tüketmeden kazanılmazdı.

Biz umudu tükettik, dostlar…

Ve şimdi bir kuşağın hikâyesi sadece bir cümleyle özetleniyor:

Tükendik.

 

Evet, 1980’li yıllar olacak… Emekçi bir ailenin çocuğu olarak çalışan, idealleri olan genç bir işçiydim.

Hafta sonu ise bambaşka bir kimliğe bürünüyordum.

Birçok arkadaşım mesaiye kalırken, ben nerede bir toplantı, eylem, miting, yürüyüş varsa oraya gidiyordum.

Birkaç dostla iş elbiselerini çıkarır, takım elbisemizi, kravatımızı takar; doğru Köln’den Frankfurt’a, olmadı Stuttgart’a, belki Hamburg’a giderdik.

Nerede bir siyasetçi, bir akademisyen varsa, biz oradaydık.

 

Bazen Sofya’daki Bulgaristan Türkleri için eylemler yapar, onları “Türkleştirirdik.”

Bazen türban için…

Çoğu zaman da “Kerkük–Musul Türktür, Türk kalacak” sloganlarıyla meydanlardaydık.

Sonraki yıllarda bu kez PKK eylemlerine karşı yürüyüşler, mitingler düzenliyorduk.

 

Hafta arası Türk kahvelerine gidip Türklük ve İslâm propagandası yapar, aynı zamanda düzenleyeceğimiz etkinlikleri oralarda duyururduk.

Bir mesai sonu, öğle vardiyasından sonra yine kahveye uğradım. Hiç unutmam; Ramazan ayıydı, herkes oruçluydu.

Kahve kültürü enteresandır: Bütün yıl kumar oynanır, içki içilir; ama Ramazan gelince, ne hikmetse, hepsi bir anda “haram” olur. Herkes birden dindar kesilir.

 

Kahvenin girişinde bizim Sivas Divriği’nden, Köln’de “Toros Baba” diye bilinen bir Ermeni vatandaşla, yine Köln’de “Antepli” olarak tanınan bir arkadaş oturmuş, bira içiyorlardı.

 

Toros Baba… İsmi muhtemelen soyadından kalma. 1917’de komünizm propagandası nedeniyle kaçmış; Yunanistan, İspanya, Fransa, Almanya derken buralara yerleşmiş. Birçok dil konuşur, bizim ilk gelen gurbetçilere çok yardım ederdi.

 

“Antepli” dediğimiz arkadaş ise mütedeyyin bir Müslümandı. Lakin her yol onda vardı: kumar, içki, zina…

Ama işte bizim bazı Müslümanlar gibi, o da “mevsimlik dindar”dı. Ramazan gelince oruç tutar, teravih kılar ama iftardan sonra iki bira içmeyi de ihmal etmezdi.

 

Beni görünce Antepli toparlandı.

“Abi, hayrola,” dedim, “hem Ramazan hem cuma akşamı… Sen yapmazdın, bir durum mu var?”

Hafif çakır kafayla bana:

“Senin haberin yok,” dedi, “ben bu bizim gavur Toros’u Müslüman yapacağım. Onun için uğraşıyorum.”

Sonra da sus işareti yaptı.

 

Toros birayı götürüyor. Döndüm Antepli’ye:

“Ey Antep,” dedim, “senin Toros’u Müslüman edip edemeyeceğini bilmem ama sen iyice gavur olmuşsun.”

 

Bütün bunları niçin anlattım?

Çünkü 1980’li yıllarda, gurbetteyken hepimiz büyük hayallerle yanıyorduk.

Almanya’da çoğalacak, sonunda başbakanı Türk yapacaktık.

Türkiye’deki dostlarımız ise Kerkük–Musul’u geri alacak, Balkanlara açılacaktık.

Şam’da namaz kılacak, Kudüs’e inecek, Akdeniz’i “Türk gölü” yapacaktık.

Libya’ya uzanacak, Türk dünyasında dilde, fikirde, işte birliği sağlayacaktık.

 

Bugün geriye dönüp baktığımda, hep o Antepli gelir aklıma.

Vallahi, bizim elimizde ne Kerkük, ne Musul, ne Şam kaldı…

Bir tek vatanımız var; ona bari sahip çıkın:

Türkiye’ye ve Cumhuriyet’e.

 

Çünkü artık biliyorum:

Hayallerimiz büyüktü, biz küçüldük.

İnançlarımız yüceydi, ama gücümüz tükendi.

Ve geriye dönüp baktığımda, o günlerin bütün gürültüsünden geriye yalnızca bir cümle kalıyor, kulaklarımda yankılanan:

Tükendik.

 

Kalın sağlıcakla.

Muharrem Kızılkaya

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: