SAYIN ECZACI MÜJGAN ÜÇER’E YAŞAM BOYU HİZMET ÖDÜLÜ VERİLDİ
SAYIN ECZACI MÜJGAN ÜÇER’E YAŞAM BOYU HİZMET ÖDÜLÜ VERİLDİ(2014 yılında)
Türkiye’de 24.000 Eczane, 54 Eczacı odası mevcuttur. Tüm eczacı odalarının bağlı olduğu Üst birlik olan Türk Eczacıları birliği merkezi Ankara’da bulunmaktadır.
37. Bölge Sivas eczacı odasının teklifi ile; Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti tarafından Çok değerli meslek büyüğümüz Ecz. Müjgan Üçer'e "Yaşam Boyu Hizmet Ödülü" verildi. Ödülü Genel Başkan Ecz. Erdoğan Çolak 14 mayıs’ta Ankara’da takdim etti.(verilen ödül ilaç yapımında kullanılan sembolik bir kristal bir havan)
SİVAS SEVDALISI BİR HANIMEFENDİ “HALKBİLİMCİ MÜJGAN ÜÇER” İLE
SÖYLEŞİ
Murat TÜRKYILMAZ
Müjgan Üçer kimdir? Kendinizi tanıtır mısınız?
27 Ekim 1940 tarihinde Sivas'ta doğmuş olan Müjgân Üçer’in, annesi adı Sıdıka, babası ise Kâzım
Arslan’dır. Ana ve babası tarafından Sivaslı bir aileye mensuptur. Bir ağabeyi (Ahmet Turan), üç ablası
(Sabiha, Rüveyde, Türkân) ve kendinden küçük üçü erkek (Burhanettin, İrfan, Mustafa İlhan), ikisi kız
(Şükran ve Hatice Reyhan) olmak üzere dokuz kardeşi vardır. Babasının görevi dolayısıyla, ilköğrenimini
Eskişehir'de, orta öğrenimini Adapazarı'nda (Lise 1. sınıfı Sivas’ta) yüksek öğrenimini de İstanbul'da
yaparak, 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Eczacılık Yüksek Okulu’nu bitirmiştir. 1963-69
yılları arasında DDY Sivas 4. İşletme Müdürlüğü eczanesinde mes'ul müdür olarak çalışmış, 1969 yılından
1999 yılına kadar Sivas'ta kendi eczanesinde mesleğini sürdürmüştür.1963-1965 yıllarında Sivas Lisesi’nde
kimya öğretmenliği ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1981-1997 yılları arasında tıp tarihi
öğretim görevliliği yapmıştır. Sivas’ta üniversitesinin kurulmasındaki çalışmalarda ve Sivas’la ilgili birçok
sosyal faaliyetlerde yer almıştır. 1963 yılında Sivas Lisesi Edebiyat öğretmeni Doğan Üçer ile evlenen
Müjgân Üçer’in; Tahsin Temel Üçer (Uzman Seramist), Dr. Pelin Üçer Demirkale (Nükleer Tıp Uzmanı) ve
Ahmet Süheyl Üçer (Kaymakam) adlı yetişkin üç evladı ve dört torunu vardır. Öğrencilik yıllarından beri,
ilgisini çeken ve hayatının dokusuna girmiş olan halk kültürüne yönelen Müjgân Üçer, Sivas yöresindeki
zengin folklor ürünlerini araştırmış ve bunlar İbrahim Aslanoğlu’nun Sivas’ta 1973 yılında çıkarmaya
başladığı Sivas Folkloru ve Türk Folkloru Dergileri’nde yayımlamıştır. Sivas folkloru, tıp ve eczacılık tarihi
konularında ulusal ve uluslararası Türkoloji, Türk Tıp Tarihi, Türk Halk Edebiyatı ve Halk Kültürü
Kongrelerinde, sempozyumlarında, elliden fazla bildiri sunmuş ve konferanslar vermiştir. İlk çalışması 1962
yılında öğrenci iken Eczacılık Dergisi’nde yayınlanmış olan Müjgân Üçer, araştırmalarını daha çok Türk
kültürü ve Sivas yöresi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Türk halk edebiyatı, Sivas yöresi halk tıbbı, tıp ve
eczacılık tarihi, gelenek, görenek ve halk inançları, Sivas'taki tarihi eserler ve evlerin tanıtılması,
korunmaları ve işlerlik kazandırılması için çalışmalar yapmıştır. Sivas halkı ağzından 7000 üzerinde sözlü
kültür ürünlerini toplamış ve bu malzemeyi Atalar Sözü Yerde Kalmaz kitabıyla yayımlamıştır. Halk
inanışları, efsaneleri, Sivas yöresindeki sözlü gelenek ve Sivas halk mutfağı, Sivas etnografyası (maddî
kültür) üzerinde çalışmalar yapmış, Sivas mutfak kültürü üzerinde, Sivas Halk Mutfağı, Sivaslı iki şair,
Mesut Hocaoğlu ve Feyzullah Demiray ile ilgili kitaplarını yayımlamıştır. Bu kitaplarını, Anamın Aşı
Tandırın Başı Sivas Mutfağı, Divriği’de Mutfak Kültürü ve Göldağının Güldestesi Arapgir ile Mâni
Benim Ezberim Sivas Çevresinden Mâniler kitapları takip etmiştir. Halen, Beşik Eşik Keşik (Sivas’ta
Doğum, Evlenme ve Ölüm Gelenekleri) ile mevcudu kalmayan Atalar Sözü ve Divriği Mutfak Kültürü
kitaplarının genişletilmiş 2. baskıları, Sivas ünlüleri, gelenek göreneklerimiz ve halk inanışları üzerinde
çalışmalarını sürdürmektedir. Müjgân Üçer’in makaleleri; Sivas Folkloru, Sivas/Cumhuriyet Üniversitesi
Dergisi, Türk Folkloru, Türk Folklor Araştırmaları, Türk Kültürü, Milli Kültür, Atayurt'tan Anayurt'a, Kültür
ve Sanat, Revak, Erciyes, Erdem, Bilge, Eflatun, Tarla, Halay, Arkitekt, Türk Mutfak Kültürü Üzerine
Araştırmalar, Sivas Kültür Sanat, Kızılırmak, Folklor Araştırmaları, Tıp Tarihi Araştırmaları ve Hayat Ağacı
dergileri ve yıllıklarda yayınlanmış ve yayınlanmaya devam etmektedir. Müjgân Üçer, 1993 Yılında, Folklor
Araştırma Kurumu'nca, İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet ödülünü almış, 1997 yılında Sivas turizmine
ve halk kültürüne yapmış olduğu katkılar nedeniyle, Sivas Valiliği ve Sivas Turizmini ve Kültürünü
Geliştirme ve Yaşatma Derneği tarafından da ödüllendirilmiştir. Sivas Hizmet Vakfı, Türk Folklor Araştırma
Kurumu ve Türk Tıp Tarihi Kurumu üyesidir. Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı’nın
(ÇEKÜL), Danışma Kurulu üyesi ve Sivas il temsilcisidir.
Bir gün tanınmış bir araştırmacı olacağınızı çocukluğunuzda tahmin eder miydiniz?
Tahmin edemezdim. Çocukken bilmek mümkün değil, ama meraklı ve başarılı bir öğrenci idim. Yolum
büyüklerim, hocalarım ve kültürümüzün zenginliği sayesinde sanki kendiliğinden önüme açıldı.Folklorla tanışmanız nasıl oldu?
1961 Yılında, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Yüksek Okulu’nda üçüncü sınıf öğrencisi idim. Medikal
Deontoloji derslerimizi, Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, Tıp ve Eczacılık Tarihi derslerimizi ise Prof. Dr.
Beni N. Şehsuvaroğlu hocalarımız veriyorlardı. Her iki hocamın derslerinden çok istifade eder ve her
anlatılanları can kulağı ile dinlerdim. Hocalarımız sömestr sonunda imtihan yapmazlardı.”İyi hoca, talebeyi
döndürmez, müessir olur, yetiştirir” derlerdi. Derslerde hocalarımızın üzerinde en çok durduğu konu
işittiklerimizi, öğrendiklerimizi kaydetmemiz hususuydu. Bizim şifahî millet olduğumuzu söylerler, “ilim
kaydetmektir, neyin nerede olduğunu bilmektir” derlerdi. Hem öğrenimime devam ediyor hem de
kültürel konulara ilgi duymam sebebiyle Tıp Tarihi ve Deontoloji Enstitüsü’nde çalışıyor, hocalarımın
yazışmalarını yapan sekreter hanımlara yardım ediyordum. Enstitüde her hafta perşembe günleri
konferanslar olur, bu toplantılara ilim, tıp ve sanat âleminden birçok insan katılır ve her hafta birisi
tarafından konuşma yapılırdı. Bir toplantıda anne annemden işittiğim: “Âlim unutmuş kalem unutmamış.”
Sözünü söylemiştim. Hocalarım, büyüklerimizden işittiklerimizi yazmamım konusundaki telkin ve teşvikleri
ile anne annem, babam ve annemden işittiğim yöresel sözlerimizi yazmağa başladım. (on binin üzerinde
ağızdan söz topladım, hala yazıyorum, sonu yok, her biri bir hazine bu sözler…) İlkyazım da Öğrenci iken
1962 yılında Eczacılık Bülteni’de çıkan tıbbî folklor konulu Üzerlik başlıklı makalemdir. (Üzerliğin bolluk
ve bereketi çalışma hayatımda hep devam etmekte!) Sivas’ta göreve başladığım 1963 yılından sonr Değerli
Ed. Tarihçisi İbrahim Aslanğlu’un çıkardığı Sivas Folkloru ve Trk Folkloru dergilerinde yoğun olarak
yazmaya başladım…
Nasıl yazarsınız? Konularınızı arar mısınız? Ve sırf yazmak ihtiyacıyla masa başına oturur musunuz?
Bir konuyu önce zihnimde tasarlarım. Zihnime yazarım. Bu konu ile ilgili kaynak kişileri düşünürüm, yayın
yapılmış mı araştırırım. Neler yapılmamış ona bakarım. Müsvette yapmadan doğrudan yazarım zaten
bilgisayar çok kolaylık sağlıyor. 1994 den beri bilgisayar kullanıyorum. 1962 yılından bu tarihe kadar da
daktilo da yazdım.Memleketimi, Sivas’ı tanımak, tarihini öğrenmek, halkımızın sözlü kültürünün baha
biçilmez incilerini tesbit etmek için hocalarımın önerileriyle bunları hep kaydetmeye başlamışımdır.
Öğrenmek ve vatanı tanımak onda yaşayanlar için borçtur. Ayrıca bildiklerimizin başkaları tarafından da
bilinmesi, hatta daha genişletilerek araştırılması da gerekir. Yazmak istediğim o kadar çok konu var ki yeterli
zaman bulamadığımı söylemeliyim. Kısaca bilmek ve başkalarının da bilmesi için yazıyorum. “Bilinmek”
için yazmıyorum. Zaten bu kültürün sahibi milletimizdir…Sırf yazı yazmak için hiç yazmadım.
İlk yazılarınızla şimdikiler arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
Bir konu üzerinde başlanan yazı, zaman geçtikçe daha genişliyor. Yani objektifimizi bir şeye ne kadar
yöneltirsek, o kadar çok şey görüyor ve öğreniyoruz. Araştırdıkça ve yazdıkça gelişiyor, insanın bilgileri
artıyor, ufku genişliyor… İlk çalışmalarımdan beri, her türlü ayrıntıyı arar, bulur ve yazarım. Düzen
ayrıntılarda gizlidir çünkü…
Yazmada örnek aldığınız insanlar var mı?
Hocam Ord. Prof. Dr. A. Süheyl’i örnek alırım. Ayrıca herkesten bir şey öğreniyorum. Beni en çok etkileyen
halkımızın anonim sözleridir. Anne annemden derlediğim şu söz gibi: “Âlim unutmuş, kalem unutmamış”.
Dinlediğim her söz benim için bir hocadır.
Sivas'ta ki tarihi eserlerden sizi en çok etkileyen hangisi ve neden?
Mimari, taşıdığı anlam vb. yönünden Her eser kendi döneminin özelliğini ve hatırasını yaşatıyor. Hepsi
ayrı ayrı bilinmelidir. Çünkü eserler bilinir ve tanınırsa sahip çıkılır. Selçuklu’nun mühürleri medreseleri,
beylikler dönemi eserlerini, erken ve geç Osmanlı dönemi eserlerini, sivil mimarimizin şaheserleri (ne yazık
ki çok azı kaldı, 24 ev) evlerimizi, nasıl birini diğerinden süstün tutarız, hepsinin yeri ayrı. Elemli
hayatlarını bildiğimiz ve hepsi genç yaşta ölen, Sultan I. İzzeddin Keykavus (1217 yılında yaptırdığı ŞifaiyeMedresesi’nde medfun), düğünü sırasında gelin alayı Sivas’a gelirken ölen Şeyh Hasan Bey türbesi (babası
Alâeddin Eratna’nın oğluna 1348 yılında yaptırdığı türbe halk arasında Güdük Minare olarak biliniyor) ve
Kadı Burhaneddin’in 1398 yılında öldürülmesi ve bugüne gelen kabri bana hep geçmişin hüzünlerini
hatırlatır.
Sivas kültürünü baş tacı yapacak veya diğer illerden ayıracak olan özelliği nedir?
Âşıklık geleneği, Türkülerimiz (Sivas türkülerimizin başkentlerindendir.) Gelenek görenekleri, sözel kültür
ürünleri, özgün el sanatları, tarihi eserler (Selçuklu mühürleri), Kongre binasında yaşayan tarih. Bunlar
Sivas’ın birbirlerinden ayrılmayacak nirengi noktalarıdır.
Başarılı bir meslek hayatınız oldu ama Araştırmacı Müjgan Üçer mi Eczacı Müjgan Üçer mi olarak
anılmak istersiniz? Neden?
Sadece Müjgân Üçer olarak anılmak isterim. Ünvanlar gelip geçicidir. Önemli olan isme layık olmaktır.
Çalışmalarınız içinde size göre ayrı bir yeri olan var mı?
Birbirinden ayıramam. Yazma safhasında hepsi için en ayrıntılı şekilde araştırarak yazmaya çalışırım.
Yazdığım yazının arkasında ruhumun olmasın isterim. Tarihi eserlerimiz ile ilgili hikaye efsane ve halk
inanışlarını şehrimizi öğrenmek için çok gerekli görüyorum.
Genç araştırmacılara neler tavsiye edersiniz?
Bu konuda merak sahibi olmak, yazmak yani kaydetmek, bir de yazılanlar ve yapılanları okumak takip
etmek, yani haberdar olmak. Öğrenciler ödevleri için araştırmıyor, hep yazılanlardan kopya yapıyorlar.
Üzerinde çalıştığınız konu var mı? Şu an için size göre Sivasla ilgili hangi konu öncelikli çalışılmalı?
1-Sivas yöresinde halk ağzından derlediğim atasözleri kitabımın ilk yayınlandığı tarih 1998. 11 yıldır
topladıklarımla bu kitabı genişletilmiş 2. baskısı için hazırlıyorum.2- Beşik Eşik Keşik (Sivas’ta doğum
evlenme ve ölümle ilgili adet ve inanışlar) Doğum ve evlenme geleneklerini Sivas ve Türk Folkloru
dergilerinde yayımlandı. Ölüm konusunu da yazdım fakat bir araya getirmem lazım, öncelikle yapmam
gereken budur.3- Sivas’taki tarihi eserler, mekânlar ve Sivas erenleri hakkında inanç, menkıbelerini tarihi
bilgileriyle harmanlayarak kitap boyutunda yazmayı çok isterim. Halkın bakışı ve inanışları bir tarihi eser,
bir yere anlam verir. Kendi şehrimizde yetişenleri tanımak ve onları unutmamak, örnek almak da vefa
borcudur. 4-Hayat Ağacı Dergisine mutlaka her sayı için 2 yazı yazıyorum. Bunlar da ciddi araştırmalar ve
çok vaktimi alıyor… Bu dergi Sivas’ın imajı için çok önemlidir. Sivas için iyi şeyleri ortaya çıkarmamız,
yazmamız lazım… Çalışmalarım için şöyle bir tesbit yaptılar: “Yazdığınız her yazıda, söylediğiniz her
şeyde her zaman Sivas’ı öne çıkarıyorsunuz, kendinizi hiçbir zaman öne çıkarmıyorsunuz. Sivas’ı çok
seviyorsunuz.” 5- Gelenek görenekler, el sanatları konusunda birçok makale yazdım. Bunlar da toparlanıp
bir kitap olarak yayımlanmalı.6- Prof. Dr. Nil Sarı ile Türk insaninin yazılı ve sözlü kaynaklarında ahlak
anlayışı ve ahlaklı davranışı, yani nasıl yaparsam doğru olur seklindeki tutum ve davranışlarını ortaya
koyabilmek için bir çalışma başlattık, birlikte hazırlamak istiyoruz.
( ALINTIDIR)
- İsmail DURSUN Kadro Anlamında İdeal ama Oyun Olarak Takıma Dönemedik
- Mehmet AVCI Uzunyayla Üzerinden Hatay’a
- Yakup Kadri Bozalioğlu Aziz Vlas kitabının yazarı tarihçi Mehmet Ali Öz ile yapılan söyleşi...
- Ali DAĞ KUVVETLER AYRILIĞI
- İsmail Hakkı Konar NEDEN SİVAS?
- Yavuz BAŞAR SİVAS ZORDA OLSA EVİNDE YENDİ
- Halide Halid “Önce Vatan” serisinden: Maalesef mutlu saatler çabuk bitiyor…
- MEHMET AKIŞOĞLU ÇIKAR ve MENFAATLER ÖN PLANDA
- Resul TOPRAK SİVAS KONGRESİ’NDEN CUMHURİYETE GİDEN YOL CUMHURİYETİN TEMELİ BURADA ATTIK. Mustafa Kemal ATATÜRK
- Gazi KARABULUT OKUL…
ÇOK OKUNANLAR
-
Aziz Vlas Mezarı, Göz Evliyası Mezarı ve Yapı Kalıntıları olarak tashih edildi.
-
Gülkartlar hak sahiplerine teslim edilmeye başlandı.
-
Sosyal Tesisler Çayevi İhale Edilecek
-
Başkan Gültekin'den Uyarı: "OSB İçin birşeyler yapmazsak Göçün Önüne Geçemeyiz"
-
Çetin Güçyetmez Sivas İl Hakem Kurulu Başkanı Oldu
-
Aziz Vlas Mezarı, Göz Evliyası Mezarı ve Yapı Kalıntıları olarak tashih edildi.
-
Gülkartlar hak sahiplerine teslim edilmeye başlandı.
-
Sosyal Tesisler Çayevi İhale Edilecek
-
Başkan Gültekin'den Uyarı: "OSB İçin birşeyler yapmazsak Göçün Önüne Geçemeyiz"
-
Çetin Güçyetmez Sivas İl Hakem Kurulu Başkanı Oldu