TÜRKİYE ve LAİKLİK

Temel insan hak ve özgürlüklerinin teminatı olan laiklik, Dünyada tabandan yani vatandaşların istekleri ve talepleri olarak ortaya çıkmış iken, Türkiye'de laiklik Cumhuriyet’le birlikte yukarıdan aşağı, yani toplumsal tabanın isteği, mücadelesi ile değil de, siyasi kadroların isteğiyle kabul edilmişti. Çünkü Türkiye tarım ve feodal tebaa toplumu idi

     Zaman içerisinde laiklik siyasal, toplumsal ve ekonomik gelişmelerin ilerleyeceği bir eğitim seferberliğine dayalı olarak düşünülmüştü. Toplumsal ve siyasal gelişme laikliğe öncülük etmesi beklenirken, çok partili sisteme geçildikten sonra laiklik ciddi anlamda kesintiye uğradı. Demokrat parti iktidarı ile birlikte topluma mal olmuş Atatürk Devrimleri tartışılmaya başlandı.

     Halkın aydınlanmasını engellemek için soran, sorgulayan, tamamen ilime, bilime dayalı köy enstitülerini kapattılar, bunun yerine İmam hatip okulları ve İlahiyat fakültelerine ağırlık verilmeye başlandı. Hükümet yetkilileri şeyhlerin ve tarikat liderlerinin ellerini öperek, sırf iktidarda kalabilmek uğruna siyasal destek istediler. Bunun sonucu da Demokrasinin ilerlemesi kesintiye uğradı.

     Tüm bu gelişmeler ışığında 1980 askeri darbesi ile laiklik en büyük darbesini aldı. Din eğitimi zorunlu hale getirilerek bu günlerin temelleri atıldı. Genel eğitimin İmam Hatip eğitimine kaydırılması sağlandı. Laiklikten geri dönüş projeleri uygulandı. Darbeyi yapanlar siyasi partileri kapatarak siyasi desteklerini dincilik (dindarlık değil) yolu ile sağladılar.

     Demokrasiyi yok etmek için siyasal hazırlıklar hızla yapılıyordu. Laiklik karşıtı bir taban oluşturuldu ve eyleme geçiriliyordu. Milli eğitim artık laiklik karşıtı insanlar yetiştirmeye başladı. Ülkeyi yönetenler, Demokrasiden yararlanarak, Demokrasiyi değiştirmeye ve laiklikten uzaklaşarak, din ağırlıklı yönetimler oluşturmaya başladılar.

     Halkımızın kültürel ve ekonomik düzeyi, maalesef Demokrasiyi ve laikliği tüm kurum ve kuralları ile benimseyen ve destekleyen bir sınıfsal yapı, toplumsal bilinç üretemedi. Bu bağlamda eğitim laiklik konusunda en önemli araçtır. Yöneticilerin laiklik karşıtı eğitim sürecini daha da hızlandırdığını yaşayarak görüyoruz.

     Demokrasiden ve laiklikten uzaklaşmayı da Ülkemizde, tarihsel olarak Demokrasinin yozlaştırılmasının en önemli ifadeleri olarak çarpıtılan “Mili egemenlik” ve “Millî İrade” gibi Demokrasinin temelini oluşturan söylemlere dayandırıyorlar.

     Maalesef güzel ülkemizde iç ve dış dinamiklerin beraberliğinde Türkiye'deki Demokratik ve laik düzene karşı oluşturdukları beraberlik devam ediyor. Unutulmamalıdır ki her dönem yıpratılan sekteye uğrayan Atatürk Türkiye'sinde Demokrasi ve laiklik yaşamaya devam edecektir…

08 Nisan 2024