Trol ve Trolcü/lük: Dijital Fitnenin Yeni Adı

03 Kas 2025 - 15:08 YAYINLANMA

Eskiden toplumda “fitneci”, “dedikoducu” veya “iftiracı” denilince herkesin yüzü ekşirdi.  Toplumun düzenini bozan, insanları birbirine düşüren, iftira atan ya da dedikodu yayan kimseler “fitneci” olarak adlandırılırdı. Bu kişilerden uzak durmak, onların sözlerine kulak asmamak hem toplumsal hem de dini bir sorumluluk olarak kabul edilirdi. Bu tür insanların sözüne güvenilmez, oturulan mecliste adı bile anılmazdı. İnancımıza göre fitne çıkarmak, kul hakkına girmek demektir ve bu, affı zor günahlar arasında sayılır. Kur’an-ı Kerim, insanların birbirine karşı adil ve dürüst olmalarını, sözleriyle ve davranışlarıyla barışı, iyiliği yaymalarını öğütler.

Ancak çağ değişti, araçlar farklılaştı. Fitne eskiden sokakta, mahallede, kahve köşesinde dolaşırdı; şimdi cebimizde, parmaklarımızın ucunda. Modern çağ, eski kötülüklere yeni bir isim verdi. Bugün aynı kötülük, yeni bir kılıkla karşımızda: “Trol” ve “trolcülük”. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, kimliği gizli veya sahte hesaplar üzerinden insanları provoke eden, yalan bilgi yayan, toplumu kutuplaştıran kişilere “trol” denmeye başlandı. Artık dedikodu mahalle aralarından çıkıp, dijital mecralara taşındı; bir anda binlerce kişiye ulaşan bir fitne, saniyeler içinde toplumsal krize dönüşebiliyor.

Bugün sosyal medya, insanlığın en büyük iletişim ağı olmanın yanında, ne yazık ki en kolay kirletilen alanlardan biri hâline geldi. Trol dediğimiz kişiler, sahte hesapların arkasına saklanarak insanları provoke ediyor, yalan haber yayıyor, iftira atıyor, toplumun bir kesimini diğerine düşman etmeye çalışıyor. Kimi zaman siyasi, kimi zaman ideolojik, kimi zaman da sadece “eğlence” amacıyla yapıyorlar bunu. Ama sonuç hep aynı: güven kaybı, nefret, kutuplaşma.

Ne yazık ki bazıları bu davranışı bir “fikir özgürlüğü” ya da “mizah” olarak göstermeye çalışıyor. Oysa trolcülük, özgür düşünce değil, ahlaki yozlaşmanın, çürümenin dijital biçimidir. Çünkü özgürlük, yalan söyleme ya da iftira atma hakkını içermez.

Bir Müslüman, bir vicdan sahibi ya da sadece insan olmanın gereği; başkasını aşağılamaktan, onuruyla oynamaktan utanmayı gerektirir. Gerçek cesaret; bir başkasını karalamak değil, kimliğini saklamadan, yüzüyle, adıyla düşüncesini savunabilmektir.

Üstelik trolcülük sadece bireyleri değil, toplumun vicdanını da zehirliyor. İnsanlar artık gördükleri hiçbir habere tam olarak inanamıyor. Gerçekle yalan birbirine karışıyor. Sosyal medya, bilgi yerine öfkenin dolaştığı bir arenaya dönüşüyor. Bu ortamda sessiz kalanlar da bir anlamda bu zehrin yayılmasına izin veriyor.

Unutmayalım ki, her “paylaş” tuşuna basarken bir kul hakkına girebiliriz. Bazen bir cümle, bir görsel, bir yalan haber; bir insanın onurunu, kariyerini, hatta hayatını mahvedebilir.

Bugün “trol” kelimesi belki modern bir kavram gibi duruyor ama yaptığı iş, bin yıl öncesinin fitnecilerinden farksız. Sadece araç değişti, kötülük aynı kaldı.

Gerçek mümin, gerçek insan, fitneden uzak durandır. Ne ekranda ne sokakta ne de kalbinde başkasına kötülük barındırmaz. Canını yakmaz.

Dijital Dünyada Vicdanı Unutmayalım

Belki biz de fark etmeden bazen bir trolün paylaştığı yalanı yaymış, bir iftiraya inanmış, bir başkasının onuruna dokunmuş olabiliriz. O yüzden önce kendimizden başlamalıyız. Bir paylaşım yapmadan önce durup düşünelim: “Bu doğru mu? Birine zarar verebilir mi? Ben bu sözün altına imzamı atabilir miyim?” diye kendimize sormadan hiçbir tuşa basmayalım.

Unutma; gerçeği savunmak, sessiz kalmamak da bir erdemdir. Dijital dünyayı kirleten değil, temiz tutanlardan olalım. Çünkü her paylaştığımız cümleyle ya kötülüğü büyütüyor ya da iyiliğe nefes veriyoruz. Hangisini seçeceğimiz ise tamamen bize bağlı.

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: