https://www.sivaskizilirmak.net/files/uploads/user/17d23e54aab31807fc9060d0d191161b-e44af8896769262b9c49.jpeg
Ali DAĞ

DEMOKRATİK DEVRİM

05-02-2024 11:51

Bu gün eğer Ortadoğu ülkeleri gibi diktatörlükle ya da Feodal yönetimle yönetilmiyor, Türkiye Mezhep savaşları ile kan gölüne dönmediyse bunun temelinde Atatürk’ün tam bağımsızlık ile birlikte en büyük aşkı olan Demokrasi ve Cumhuriyet sevdasıdır. Bütün hayatı demokrasi mücadelesi ile geçen Atatürk Kurtuluş savaşı ve sonrasında çağdaşlaşma hareketi ile Türkiye’yi demokratikleştirmek için çok çaba harcamıştır.

     Atatürk 1924 yılında Türk Devrimi’nin demokratik karakterini şöyle açıklamıştır. “ Büyük önemli bir inkılap oldu. Bu inkılap milletin adına, hak adına yapıldı. Milletimiz demokratik bir hükümet kurarak düşman ordularını yok etti” Emperyalizme ve yerli işbirlikçisi halife/sultana karşı verilen Türk Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki çağdaşlaşma hareketini Demokratik devrim ve Cumhuriyetle taçlandırdı.

     Atatürk kurtuluş Savaşı boyunca cumhuriyeti ve Demokrasiyi “vicdanında bir milli sır” olarak saklayıp her fırsatta “ulusal egemenliğe” atıfta bulunmuştur.

-          Amasya Genelgesi'nde “Vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır” diyerek ulusal egemenliği vurgulamıştır.

-          Erzurum Kongresi'nde “Milli iradeyi etkin milli kuvvetleri hâkim kılmak esastır” cümlesinde gene ulusal egemenlik vurgulanmıştır.

-          Sivas Kongresi’nde “Millî Meclis toplanmalıdır”  kararı da ulusal egemenlik asıl olandır.

Atatürk bunları yaparken asırların baskıcı zihniyetini; monarşinin (siyasal baskı) ve teokrasinin (dinsel baskı) gücünü kırarak işe başlamıştır. Cumhuriyet ve Laiklik ilkeleri bu bakımdan çok önemlidir. Atatürk bu devrimlerde “Türk erkeğine ‘şapka giyemezsin’, Türk kadınına, ‘saçının telini ya da elini, kolunu, gözünü gösteremezsin’, Türk insanına sanatla, müzikle, resimle, bilimle uğraşmak günahtır! Diyen, Arapçayı ve Arap yazısını kutsalmış gibi gösteren zorba kafa yapısını yıkmayı olanaklı kılmıştır. Türk halkının kafasını yazıda dilde, bez parçasında, resimde, büyülü bir etki altından ilkel anlayıştan kurtarıp özgürleştirmiştir.” Sonuçta dinsel baskının ve dogmanın yerine özgür akıl egemen kılınmıştır. Demokrasi de zaten düşünce özgürlüğüyle başlar.

     Halkın egemen olduğu toplumda insanlar kul olmaktan çıkmış, birer birey, yurttaş olmuşlardır. Birey olmak hiçbir otoriteye bağlı olmadan kararlarını kendileri verebilmektir. Medeni toplumlarda Özgürlük, Doğu ve Ortadoğu da ise alın yazısı ve kadercilik egemendi. Bizler toplum olarak bu alın yazısını kaderciliği, biatı silerek egemenliği elimize alarak, insanların kul olmaktan çıkıp, yurttaş, birey olarak geleceğimizle ilgili kararları kendimizin vermesi gerekmektedir. Bu da ancak Laik eğitimle olabilir. Eğitilmemiş halk bireylikten çıkar, sürü durumunda kalır. Özgür olmayan, birey de olamaz. Onun yerine başkaları düşünür eylemleri de başkaları tarafından belirlenmektedir.

     100 Yıllık Cumhuriyette geldiğimiz noktayı; Adalet, Hak, Eşitlik, Gelir dağılımı ve temel insan hak ve özgürlükleri açısından hep beraber bir değerlendirelim ve Atatürk’ün bize bırakmış olduğu Ülkemizde Demokrasi açısından nerelerdeyiz? Bunu hep birlikte sorgulamamız gerekiyor…

Neler Söylendi?
sanalbasin.com üyesidir