https://www.sivaskizilirmak.net/files/uploads/user/17d23e54aab31807fc9060d0d191161b-e44af8896769262b9c49.jpeg
Ali DAĞ

KÜRT SORUNUNUN KÖKLERİ

22-01-2024 14:25

 Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Kürtlerin Feodalleşme süreci 16. Yüzyılda Yavuz Sultan Selimle başlar. Safevi İran’dan Sünni Osmanlı’ya yönelen Safevi tehlikesine karşı Sünni Kürtleri “yardımcı kuvvet” ve kalkan olarak kullanmak istemiştir. 1514 yılındaki Çaldıran Savaşı’nda İdris-i Bitlisi liderliğindeki Kürt aşiret reisleri, Şah İsmail’in liderliğindeki Türkmenlere karşı Osmanlı’ya yardım etmiş Osmanlı ordusuyla birlikte mücadele vermiştir. Yavuz, Kürt’lerin bu yardımlarını ödüllendirmiş ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Kürt aşiretlerine “özerklik” vermiştir. Böylece Osmanlıda derebeylikler dönemi başlamıştır.

     Osmanlı Devleti gerileme dönemine girdiği süreçte “Kürt özerkliği” Osmanlı’yı büyük sıkıntılara sokmuş ve Doğuda Emperyalistlerin bu başına buyruk aşiretleri kullanmaya başlamasıyla birlikte Kürtler 19. Yüzyıldan itibaren Osmanlı için büyük bir sorun olmuştur. Osmanlı sorunu çözmek için Kürt aşiretlerine tavizler vermiştir. 1839’da Tanzimat Fermanı’nı yaymayan Mustafa Reşit Paşa “1842 Vilayet Kararnamesi ”ne bir “Kürdistan Eyaleti” maddesi koydurmuştur. Kürdistan Eyaleti 1864 yılına kadar devam etmiştir.

     19. yüzyıldan itibaren Rusya, Fransa, Amerika, İngiltere gibi Ülkeler Kürt’leri kullanmak için bölgeyi ajanlar ve misyonerlerle adeta istila etmişlerdir. Bir taraftan da Fransa’da güdümlü bilim insanlarına kurgusal bir Kürt tarihi ve Kürt dili hazırlattırılmıştır. Fransa'da bir Kürdoloji bölümü kurulmuş amaç Kürtleri milletleştirmek ve Türklere karşı ayaklandırmak tır. Bunda da başarılı olmuşlar Osmanlı’ya karı birçok ayaklanmada bulunmuşlardır. Osmanlı Padişahları Kürtçü isyanları bastırmak için her yolu denemişlerdir. II. Abdülhamit, Kürtleri yeniden merkeze bağlamak Ermenilere karşı kullanmak için Hamidiye Alaylarını ve Kürt aşiret mekteplerini kurmuştur. 19. Yüzyıldan itibaren emperyalist kışkırtmalarla “etnik” ve “dini” bir boyut kazanan Kürtçü isyanların odağında “feodal yapılanma” ve “aşiret kültürü” vardır.

     İşte bu nedenle Atatürk’ün önderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti, Güneydoğu Anadolu’da 16. Yüzyıldan beri süregelen Kürt derebeyliklerini yıkarak şıha, şeyhe,  ağaya bağlı, eğitimsiz köylü insanını eğitip “çağdaş” toplumun bir parçası yapmak için politikalar geliştirmiştir. Cumhuriyet, emperyalizmin güdümündeki ağaların, şeyhlerin kulları, marabaları olan Kürtleri, bu ağalardan şeyhlerden kurtarıp “özgür bireyler” haline getirmek için Atatürk birkaç kez Meclise “ Toprak reformu” getirmiştir. Ancak Toprak ağaları, aşiretler, şeyhlerin büyük tepkisi ile karşılaşmıştır. Emperyalizmin de desteği ile Genç Cumhuriyet’in ilk yıllarında birçok isyan başlatmıştır; ama Atatürk’ün dâhiyane politikaları ve Anadolu insanının sağduyusu sayesinde bütün bu emperyalist kışkırtmalar ve isyanlardan sonuç alamamıştır.

     Kurtuluş Savaşının kazanılması, Türkiye'yi bölüp parçalayan Sevr Antlaşmasının yırtılıp atılması ve Türkiye'nin “tam bağımsızlığını” tüm dünyaya kabul ettiren Lozan Antlaşması’nın imzalaması, emperyalistleri çok rahatsız etmiştir. Çünkü emperyalistler hiçbir zaman Müslümanların “tam bağımsız” ve “çağdaş” olmasını istemez; emperyalistler her zaman hurafelerin bataklığında debelenen, geri kalmış ve bağımlı Müslümanlar ister. Emperyalistler boş durmamış “Din elden gidiyor” yaygarasının ve “etnik ayrımcılığın” arkasında emperyalistler ve yerli işbirlikçileri vardır. Bunların başında Şeyh Sait vardır.

     Maalesef günümüze geldiğimizde, her şey ne kadar çok tekrardan ibaret. Adeta Devletin tüm kurumları 21. Yüzyılda tarikat ve cemaatlerin etkisi altındadır. Bu gidişat nereye gider göreceğiz ama her Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşının başta Demokrasiye Cumhuriyete Laikliğe dört elle sıkı sıkıya sahip çıkması gerekiyor…

Neler Söylendi?
sanalbasin.com üyesidir