Bir şehrin gerçek gücü, girişimcilerinin ortaya çıkardığı eserler ile ölçülür. Bu eserler üretim kaynağı ve istihdam merkezleridir. Bunu başarabilen şehirler kendi oluşturdukları markalar ile ön plana çıkar ve farklılıklarıyla da yaşam merkezi olurlar.
Yeni Dünya’nın en önemli zenginliği “Hammadde varlığına” sahip olup, onu yerinde mamule dönüştüren, teknolojik alt yapıya sahip olmaktır. Bu bir sanayi ürünü olabileceği gibi, tarımsal bir üründe olabilir.
Sivas bir maden şehri. Türkiye Demir rezervlerinin yüzde altmış beşine yakını ilimizden çıkmaktadır. Yani deyim yerindeyse Demir Çelik Merkezi olabilmesi mümkün. Sivas demir ve çeliğin çıkartılıp, ürün olarak üretildiği bir merkez olsa inanın bir Dünya kenti olurdu.
Ama değiliz.
Kendi ülkemiz de Afrikalıların kaderini yaşıyoruz!
Biliyorsunuz Afrikalılar çok çeşitli hammaddeye sahip olmasına rağmen, hep sömürülmüş ve üretim merkezi olamamış , o zenginliğin halkına yansıyan refahını görememişlerdir.
Sivaslı da aynı kaderi yaşıyor. Üretim merkezi olabilmesi için ilk dönem Cumhuriyet yöneticilerinin görüp, gerçekleştirmek için attığı adımları, onların torunları sahiplenmeyince maalesef “Göç” bu şehrin kaderi olmuş.
Aslında Sivas tarımsal alt yapıya da sahip. Bu bilinçle de çiftçilik ve hayvancılık açısından planlı bir çalışma yapılarak Ulaş ve Hafik de tarım işletmeleri oluşturulmuş. Geldiğimiz nokta maalesef yine kötü bir durum.
İçinde bulunduğumuz süreçte bu açıdan da Afrikalıların kaderini yaşıyoruz. Yani kaynaklarımız, meralardaki ot çeşitliliğimizden Güneydoğudan küçük baş hayvancılıkla uğraşan insanlarımız kamyonlar ile hayvanlarını buraya taşıyarak yararlanıyorlar.
Tabiatımızdaki çiçek çeşitliliğinden de Karadenizli insanlarımız arılarını şehrimize getirip, bal yaptırarak alıp gidiyorlar. Bu insanlar kendi vatandaşlarımız olsa da Sivaslılar açısından meseleye bakınca üretim, istihdam ve refahın paylaşımı noktasın da bir fayda göremiyoruz.
Bu kaynaklardan şimdiye kadar bir fayda görememiş olmamız, bundan sonra da göremeyeceğimiz anlamına gelmez. Zira içinde bulunduğumuz süreç bize yeni fırsatlar sunuyor. Bunlar küresel Dünyanın güvenli gıdaya ulaşma çabası ve o kaynaklara sahip bölgelerin cazibesi, etkin enerji kaynaklarına sahip olacak alternatif ürünlerin “Toryum” vs. gibi madenlerin bulunduğu alanlar.
Küresel iklim değişikliğinin şehrimiz açısından oluşturacağı avantajların belirlenerek, alternatif ürün çeşitliliği ile sahip olduğumuz bakir kalmış, organik toprak alanlarının varlığıdır.
Demir Çelik Dünyanın vazgeçemeyeceği stratejik ürünüdür. Bu bakımdan da önemimizi koruyoruz.
Yazımın başında belirttiğim “Bir şehrin gerçek gücü, girişimcilerinin ortaya çıkardığı eserler ile ölçülür” sözümü tekrar ederek, bu konuda önemli çalışmalar yapılması hususun da olacaktır.
Sivaslılar olarak lütfen tercihlerinizi bir gözden geçirin.
Seçilmiş, atanmış bütün yerel yönetici ve bürokrat anlamında, Siyasetçiler, milletvekilleri, hatta mahalle muhtarları dahil olmak üzere.
Şimdiye kadar ki tercihlerinizi gözden geçirin.
Görüyoruz ki çevre illerimiz hep kazanırken ve gelişirken biz kaybeden olmuşuz.
Heyecanlı, ilkeli, genç ve hedefi olan yeni yüzler bulun.
Vizyonu olan, yeni dünyayı kavrayan, aklı ve mantığı, ilmin ve bilimsel gelişimin gücüne inanan, inovasyon, kolektivizm ve prodüktivite olgularıyla, yönetişim içinde ,hizmeti imanlı bir şuurla, ahlaklı şekilde ortaya koyabilecek yeni yüzleri tercih edin.
Unutmayın her sabah yeni bir gün başlar. Her yeni gün, yeni fırsatlara gebedir.
Önyargısız düşünün, sorgulayın ve korkmayın alayını değiştirin.
Ki Afrikalıların kaderine ortak olmaktan kurtulasınız.
