İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK
“İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK-Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.” (2)
Kartal Kıraathanesinin karşısında, Osman Abi nin Bakkal Dükkanının köşe başında, ikinci sırada, İki kanatlı kapısı olan evde bizim evdi. Tam Adresi ise Altuntabak Mahallesi on birinci Sokak Numara sı yirmi ikiydi.
Çarşı Ağası, Baş komiser Nurettin Doğan benim Babam, Feride Dönüş Doğan benim Anam, Yedi kardeştik bu Evde oturan, En Büyük Ağabeyim, Yaşar Doğan.
Bir çok filimde rol almış, Beyaz perdeyi değil, Akademik eğitimini ön plana aldığı için, Beyaz perdeyi kenara itip, Eğitimine devam edip, Sonun da Bürokrat olan, bir çok insanı da ekmek sahibi yapan, kendime Örnek aldığım, Sivas Aşığı olan İnsan, Bu da benim Abim Yaşar Doğan.
Karşı Komşumuz Alirıza Aslan, Yan Komşumuz olan Niyazi Kuzu, Eşi Makbule Teyze, onların yanında Mevlüt Hoca, Oğlu Eyüp Hoca, onların tam karşısında ise Ziya Abi ve kardeşi Nursel abla vardı, Onlarda birlikte otururlardı.
Ana yol üzeri köşesinde Kadir Altun, Eşi Makbule Teyze, Onların tam karşısında ise Mehmet Mert, Eşi Hüsne Teyze, Onların yanında, Sefer Kaya, Eşi Meryem Abla, Onların evin tam Karşısında ise Mahallemizle simgeleşen “Yayla kasap” sahipleri Hüseyin Er, Eşi Naciye Abla oturur, Bu evin karşısında ise Yıldırım Bakkalı, Muhtar Ahmet Yıldırım’ın evi vardı.
“İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK, Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.”
Nikah Memuru Ali Kalkan abinin evi de, Muhtar Ahmet Abinin evinin elli metre altındaydı. Diyebilirim ki ben dahil Sivas’ta kıymadığı nikah da kalmadıydı.
Berber Feytullah, Elektrikçi Yaşar, Kaynakçı Osman Abi o sokakta İşlerinin başındaydı.
Muhtar Ahmet Yıldırım Abinin karşı ara sokağında ise Turan Biçici Abi ve Eşi Saliha Ablaların Evi vardı, Saliha Abla Çocuklarından bizi ayrı tutmaz dı.
Kartal Kıraathane sinden yukarı doğru çıktığımız da, Sol da Paytoncu Ali Ağabeylerin evi, Onun da yukarısında Mahalle Fırını vardı.
Annelerimizin Kınalı Elleriyle yoğurduğu O Hamur günlük, haftalık olarak oraya götürür ve Ekmek, Kömbe, Pite, Katmer, Kete, Çörek, Yufka olur, Soframıza gelir, bir güzel afiyetle sabah, Öğle, Akşam yemeklerin de yerini alırdı.
“İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK, Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.”
Mahalle Fırınımızın bir üst köşesinde, Mahallemizin alış, veriş yaptığı “ Yayla Kasabı” vardı. Yayla Kasabı da Altuntabak Mahallesi 10.Sokağın köşe başındaydı. Hüseyin Er Abi İşletirdi bu kasabı, Ayrıca kapı komşumuzda olduğu için Kıymayı, Kuşbaşı Eti ve pirzolayı oradan alırdık. Çok da Müşterisi vardı. Çevre Mahalleler dâhil, Diyebilirim ki, Tüm Altuntabak Mahallesi de istediği eti buradan alırdı. Hüseyin Usta’da müşterisine, saygıda kusur etmez, iyi davranırdı.
Yayla Kasabı nın tam karşı sokağın da, Kasım Güler Amca, Eşi Dür dane Teyzelerin evleri vardı, Onlarda burada otururlardı.
Bu evde benim için çok farklıydı, Çünkü Abim Yaşar Doğan’ın Mahalle, Okul ve Sınıf arkadaşı Ahmet Güler abi vardı. Sesi güzel olduğundan, Hafız Lakabını aldı. Müzik de ise bir başkaydı. Okuduğu Kasidelerle, şarkılarla, o kadife sesiyle gönüllere taht kurardı.
Biraz daha yukarısında Briket hane vardı. Bu işletmeyi de Hüsnü Köse abi işletirdi. Tüm Ev yaptırmak isteyenler sıraya girer, sipariş verir, Evlerini bu Briket’lerle yaptırırlardı.
Altuntabak Mahallesi 10.Sokağın köşe başında olan Yayla Kasabının, iki yüz Metre ilerisinde de, Sivasspor Teknik Ditektörü Rıza Çalımbay Hoca’nın evleri vardı. Sonradan bu sokağın adı, Rıza Çalımbay ismi olarak Tabelada yerini aldı.
“İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK, Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.”
Gün ağarmaya yakın, Altuntabak Mahallesi Camii den Sabah Ezanı okunmadan önce, O güzel mahallemizin Evlerinin ışıkları kesin yanar dı. Çünkü Annelerimiz erkenden kalkmış, Sabah Ezanının okunmasını beklerlerdi. Sabah Ezanı okununca, okuyanı tüm Mahalle sakinleri o güzel sesinden hemen tanırlardı. Ezanı okuyan ise Hafız Ramis (Doğuştan Ağma) ağabeyimizdi. Saba Makamında okuduğu Ezan, Altuntabak Mahallesinde uyuya kalmış olan Mahalle sakinlerimiz, o ezanla uyanır, Uykudan kalkanlara ise, farklı bir Mutluluk katardı. Mevlüt, Mahmut ve Eyüp hoca da bu Camide uzun yıllar görev aldı.
Ezandan sonra, Atölyede çalışanlar yüzlerce, İnsan O mahallenin Ana yolunu doldurur, işlerine gitmek üzere yol alırlardı.
Atölyenin Mesai Borusu çalmadan önce, Tüm Mahalle sakinleri, Annelerimiz mantislerini evin önünde yakmış, Kapılarının önünü süpürmüş, O da yetmez gibi bir güzel Sulamış, Belediye görevlilerine ise iş bırakmazlar dı.
“İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK, Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.”
Hemen, hemen tüm Mahalle sakinlerimiz, Kış Gelmeden, hazırlıklara başlardı. Kıymalıkları Teneke, Teneke yapar, Et Kokusu sinmiştir, nefis çeker diye, komşulara bir Teneke den az olmamak üzere dağıtır, Kilo, Kilo Sucuk, Pastırma Çatı arasında kurutulur, Batman, batman patatesler, Külek, Külek tere yağlar, Çuval, Çuval Şeker, Soğan ve Un lar, Bidon, Bidon Salamura peynirler, Kus, Kus, Erişte, Tarhana lar, evde hazırlanır, bunlarda yeri geldiğinde komşularıyla paylaşırlardı.
Anılar işte, Geçen Yıllar, Mahallemizde yaşamış olan bu güzel İnsanlar, Şimdi bir Film izler gibi gözümün önünde tek, tek canlandılar.
Yazımın içinde İsimleri geçen, Yazamadıklarım da dâhil olmak üzere, Ebediyete göç eden Mahalle Sakinlerimize Allah C.C.Rahmet diliyor, Şu anda yaşayan Mahalle Sakinlerimize ise, Sağlıklı Uzun Ömürler diliyorum.
“İşte Bu Bizim Mahalle ALTUNTABAK, Minibüse Bindiğinde Kartal Kıraathanesi SON DURAK.”
Aynı Başlık yazımızın 3.cü Bölümünde görüşmek üzere;
Hoşça kalın.
Cemalettin DOĞAN