Burası Dünya, Çok Endişe Etme Çünkü Her Şey Yarım Kalır
Her sabah işe yetişmeye çalışan kalabalığı görüyorsunuz değil mi? Bir elinde kahve, diğerinde telefon, kulakta kulaklık… Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor ama aslında hiçbirimiz tam olarak “yetişemiyoruz.” Gün bitiyor, yapılacaklar listesi bitmiyor. İki telefon araması yarım kalıyor, bir e-posta cevapsız kalıyor, akşam için planladığımız o yürüyüş erteleniyor.
Hayatın kendisi biraz böyle zaten: Yarım. Bir yemeği ısıtırken telefon çalıyor, bir kitabı okurken gözler kapanıyor, bir sohbetin tam ortasında başka bir iş çıkıyor. Çocuğumuzla oynarken aklımız işte, işteyken aklımız evde… Hep bir şeyler eksik, hep bir taraf yarım.
Ama bu eksiklik, aslında hayatın doğal ritmi. Kimse günün sonunda “tamamladım” diyemiyor. Tamamlanmak, bu dünyada bize ait bir hak değil belki de. Belki de bu yüzden sürekli koşuyor, sürekli arıyor, sürekli erteliyoruz. Ve bu döngü, aslında yaşam dediğimiz şeyin ta kendisi.
Şimdi soruyorum: Yarım kalan şeylere gerçekten üzülmeli miyiz? Yarım kalan kahveler, bitmeyen diziler, bir türlü fırsat bulamadığımız sohbetler… Hepsi bizden bir parça, ama aynı zamanda bize şunu hatırlatıyor: Hayat yetişme değil, yaşama çabasıdır.
O yüzden, telefonunuzdaki yapılacaklar listesi asla tamamen silinmeyecek. Rafınızda hep okunmamış kitap kalacak. Bir gün için söz verdiğiniz arkadaşınızla belki üç ay sonra buluşacaksınız. Ve bu normal. Çünkü burası dünya… Burada her şey yarım kalır.
Endişelenmeyin. Eksikleriniz, sizi tamamlayan şeylerdir.
Saygılarımla