HERKESE HOŞGÖRÜYLE YAKLAŞMAK ZORUNDAYIZ AMA HER KARŞIMIZA ÇIKANA GÜVENMEK ZORUNDA DEĞİLİZ…
İnsan, yaradılışı gereği hem akıl hem kalp taşıyan bir varlık… Kalp, merhametin; akıl ise tedbirin yuvasıdır. Hayat yolculuğunda bu iki emaneti dengede tutmak bizi hem insan yapar hem de sağlam kılar. Ne yalnızca duyguyla yürüyebiliriz ne de sadece ihtiyatla… Çünkü biri eksik kalırsa ya kalbimiz taşlaşır ya da ruhumuz yaralanır.
Hoşgörü, insanın kendine ve çevresine cömert davranmasıdır. Farklı olana tahammül etmek, kusurları örtmek, karşımızdakinin de bizim gibi kul olduğunu unutmamaktır. Büyüklerin sıkça hatırlattıkları: “Yaradılanı severiz Yaradan’dan ötürü.” Bu bakış, insanı yüceltir; kalbi dar dünyalardan geniş ufuklara çıkarır.
Fakat hoşgörü, safça teslim olmak değildir. Güven; imtihanla, zamanla ve davranışla kazanılır. Allah, kullarına merhameti emrederken, aynı zamanda “Tedbir kuldan, takdir Allah’tandır” buyurur. Hz. Ömer’in şu sözü bu dengeyi ne güzel anlatır: “Allah’a tevekkül ediyorum diye deveni salıverme; önce bağla, sonra tevekkül et.”
Demek ki her insana iyi niyetle yaklaşmak; ama her söylenene, her gülümseyene gönül kapılarını ardına kadar açmak zorunda değiliz. Hoşgörü, kalbimizin görevidir; güven ise aklımızın. Biri olmayınca diğeri eksik kalır.
Bugün toplumumuzda en çok ihtiyaç duyduğumuz şey belki de bu ince denge… Sosyal medyada, günlük hayatta, iş yerinde, sokakta… Herkes birbiriyle temas hâlinde ama kalpler arasındaki mesafe büyüyor. Kimse kimseyi tam olarak tanımıyor ama herkes herkesi bir anda ya dost ya düşman ilan edebiliyor. Oysa Kur’an’ın öğrettiği yaklaşım açıktır: İnsanlara iyilikle davran, ama tanımadığın kişiye karşı ihtiyatı elden bırakma.
Güven duvarını örmek hızla olur; yıkmak ise bir anda… Bu nedenle her ilişki, küçük adımlarla, karşılıklı sınanmalarla, hal ve hareketle olgunlaşır. Birinin güzel konuşması, iyi niyetli olduğu anlamına gelmez; fakat kötü bir yüz ifadesi de kalbinde fesat taşıdığını göstermez. İnsan, bir bütündür; sözleri, davranışları, niyeti ve tutarlılığıyla anlaşılır.
Hoşgörü, bizi bir araya getirir. Tedbir ise bizi korur.
Ve hikmet, bu ikisini omuz omuza yürütmeyi başarabilmektir.
Son olarak;
İnsanlara selamla yaklaş, tebessümle muamele et; ama güveni aceleye getirme.
Hoşgörü herkesedir, güven ise hak edene.
Saygılarımla.