Herkesin Nefret Ettiği Bir Kurt Olmak, Herkesin Bindiği Bir Eşek Olmaktan İyidir”
15 Ara 2025 - 17:23
YAYINLANMA
Herkesin Nefret Ettiği Bir Kurt Olmak, Herkesin Bindiği Bir Eşek Olmaktan İyidir”
İnsan, doğduğu günden itibaren bir topluluğun içine bırakılır: Aile, mahalle, şehir, okul, iş yeri… Her biri farklı beklentilerle çevrilmiştir. Herkesin bir yorumu, bir isteği, bir “şöyle yaparsan daha iyi olur”u vardır. Birey, bu beklentiler arasında kendi gerçeğini bulmaya çalışır. Fakat çoğu zaman kendi sesini duyabilmesi için önce kalabalığın gürültüsünü susturması gerekir. Bu susturma eylemi ise bedelsiz değildir.
İşte bu bağlamda, halk arasında dolaşan ama taşıdığı anlam bakımından bir felsefe cümlesi kadar güçlü olan şu ifade karşımıza çıkar:
“Herkesin nefret ettiği bir kurt olmak, herkesin bindiği bir eşek olmaktan iyidir.”
Bu söz, aslında insanın hayatla kurduğu ilişkiye dair en net sorulardan birini sorar:
“Özgürlük mü istersin, onay mı?”
Kurtluk: Yalnızlığın Bedeli, Özgürlüğün Onuru
Kurt, kültürümüzde hem bir özgürlüğün hem de bir başı dikliğin sembolüdür. Kurt kalabalıkların hayranlığını kazanmak için ulumaz; içgüdüsü neyse onu yapar.
Doğru bildiği yoldan sapmaz, sırf birileri istemiyor diye yönünü değiştirmez. Bu yüzden sevilmediği de olur, yalnız kaldığı da…
Ama şu da bir gerçektir:
Kurt, yalnız kaldığı için asaletinden kaybetmez.
İnsan da böyle olabilir.
Bazen hakikati savunmak pahasına dost sandıklarının karşısında kalır. Bazen “yapmamalısın” diyenlere rağmen kendi doğrularını sürdürür. Bu davranış çoğu kişiyi rahatsız eder. Çünkü duruşu olan insanlar, duruşu olmayanlara ayna tutar. Aynaya bakmayı herkes sevmez.
Bu nedenle gerçek karakter sahibi insanlar, kısa vadede “sevilmeyebilir”; fakat uzun vadede saygı duyulacak insan haline gelirler.
Eşeklik: Sevilmenin Bedeli, Kullanılmanın Sessizliği
Eşeğin mecazi anlamı bu sözde önemlidir.
Burada eşek “çalışkanlık” veya “sabır” anlamında değil, herkes tarafından kullanılabilirlik üzerinden anlatılır.
Modern hayatta da bu durum sıkça gözlenir:
• Her ricaya “evet” diyen insanlar,
• Herkesi memnun etmeye çalışanlar,
• Sınırlarını çizmekten çekinenler,
• Değerini başkalarının alkışına bağlayanlar…
Zamanla fark ederler ki kendini sevdirmek için çabalayanlar aslında insanlara kendilerini kullanma fırsatı sunarlar.
Ve daha da acısı şudur:
Kullanılan kişi, genelde farkında bile değildir. Çünkü “seviliyorum” sanır.
Sevilmek ile kullanılmak arasındaki o ince çizgi, insanın şahsiyetinde kayıp vererek incelir.
Gerçek Bir Soru soralım kendimize Sevilmek mi, Saygı Görmek mi?
Bu sözün alt metninde basit ama hayati bir ayrım yatar:
Sevgi geçici olabilir, ama saygı karakter üzerine kurulur.
Bir insan, herkesi memnun ettiği için sevilir; ama kendine ait bir duruşu olduğu için saygı görür.
Toplumda sevilmek, bazen eğilip bükülmekle kazanılır; saygı ise dimdik durarak.
Ve insan, hangi yoldan gittiğine göre iki sonla karşılaşır:
1. Kurt olursun:
Kalabalık seni anlamayabilir, belki eleştirir, belki yalnız bırakarak cezalandırır…
Ama sen kendine sadıksındır.
2. Eşek olursun:
Herkes seni sever, çünkü senden fayda sağlar.
Ama sen kendini kaybedersin.
Bu Sözün Bugüne Dair Söylediği Şey
Günümüz dünyasında, özellikle sosyal medyaya taşınan alkış kültürüyle “beğenilme arzusu”, kişilik aşınmasının temel sebeplerinden biri hâline geldi.
Bir insan artık doğruyu söylemekten çekinir oldu, çünkü linçten korkuyor.
Sınır koyamaz oldu, çünkü sevilmemekten endişe ediyor.
Kendi benliğinden taviz vermeye razı oldu, çünkü “yeter ki kalabalık beni dışlamasın” zihniyeti yaygınlaştı.
Böyle bir çağda bu söz adeta bir tokat gibi çarpar yüzümüze:
“Önce kendine saygı duy. Gerisi zaten gelir.”
Son Söz olarak;Duruş, Yalnızlığı Göze Alanların İşidir
Bir insanın karakteri en çok yalnız kalmayı göze aldığı anda belirir.
Çünkü yalnızlığı göze almayan, yanlış kalabalıkların içinde kaybolmaya mahkûmdur.
Bu yüzden…
Evet, bazen herkesin nefret ettiği bir kurt olmak,
herkesin bindiği bir eşek olmaktan bin kat daha iyidir.
Çünkü kurt olursan yalnız kalabilirsin;
ama eşek olursan kendinden bile uzaklaşabilirsin.
Saygılarımla !!!