Kalbin Sözüne Kulak Vermek
İnsanoğlu gurur,tecrübe ve mantık arasında sıkışıp kalır ama kalbin sesi ile yol bulmaya çalışıyor bu konuyu anlatmaya çalıştım, iyi okumalar diliyorum.
“İmkânsız!” dedi gurur.
“Riskli!” dedi tecrübe.
“Manasız!” dedi mantık.
“Yine de denemeye değer…” dedi kalp.
Hayat, aslında bu dört sesin kavgasıdır. Her kararın eşiğinde biri “dur” der, diğeri “git” diye fısıldar. Gurur, geçmişte yaşadığımız hayal kırıklıklarının sesiyle konuşur; “bir daha incinme” der. Tecrübe, yaşanmışlıkların yorgun bilgesidir; “önceki sefer nasıl sonuçlandığını hatırla” diye uyarır. Mantık, olasılıkları hesaplar; “bu çaba boşuna” diye söylenir.
Ama kalp… O bütün bu hesapların ötesindedir. Kalp, olasılık değil, umut bilir.
Bir zamanlar Wright Kardeşler de “uçmak imkânsız” denildiğinde bu dört sesin içinde kalplerini dinlediler. Mantık, yerçekimi kanunlarını hatırlatıyordu. Tecrübe, o güne kadar uçmaya çalışanların düşüp kırılan kanatlarını. Ama kalp, “bir kere olsun dene” dedi. Ve o “dene” sesi bugün gökyüzünü milyonlarca uçağın kanadıyla doldurdu.
Bir anne düşünün… Oğlu sınavdan düşük not aldığında herkes “olmuyor işte” dediğinde, o kalbinin sesini dinler. “Bir kez daha dene” der, defalarca test çözdürür, sabırla yanında olur. Mantık “artık geç” derken kalp “henüz değil” der. Ve çoğu zaman kalp haklı çıkar.
Ya da bir genç düşünün… Kalabalık içinde birine bakarken içinden bir ses “boşver, o sana bakmaz” der. Mantık, olasılıkları sıralar. Gurur, “reddedilmek acıtır” diye uyarır. Ama kalp yine de “bir selam ver” der. Bazen o selam bir ömürlük hikâyenin başlangıcı olur.
Evet, kalp her zaman kazandırmaz. Ama kalbin sesini bastırmak, insanı diri diri içe gömer. Çünkü kalbin sustuğu yerde sadece alışkanlık kalır; hayat değil.
Belki de asıl mucize, imkânsızı başarmakta değil; imkânsızı denemeye cesaret etmekte gizlidir.
Ve bazen, “denemeye değer” diyen o küçük ses, bir ömrün yönünü değiştirir.
Peki siz en son ne zaman kalbinizin sesini dinlediniz?
Mantığınız, tecrübeniz, gururunuz “dur” derken siz hiç “yine de denemeye değer” dediniz mi?
Saygılarımla.