“Sahne aynı, senaryo aynı…”
Sahalar ısındı Parti, STK ve Odaların Seçim Startını verdiği şu günlerde “Sahne aynı, senaryo aynı…”
Yıllardır değişmeyen bir oyun dönüyor bu sahnede.
Kimi “Ben olmazsam olmaz, ben gidersem dağılır biteriz” diyerek kendini vazgeçilmez sanıyor.
Kimi de “Ben ağayım, ben paşayım” edasıyla, bir sonraki dönemde ilk sırayı kapmak için şimdiden hamam kurup ilk tası koyma derdinde...
Senarist belli, başrol ve figüranlar sahnede.
Kulis çalışması yoğun, hesaplar ince, planlar eski.
Ne diyelim, reytinginiz bol olsun!
Koltuk Sevdası, Dava Sadakatini Unutturuyor
Bugün siyaset sahnesinde, ne yazık ki ilke değil, menfaat konuşuyor.
Koltuk sevdası, dava sadakatinin önüne geçmiş durumda.
Dün eleştirdiğiyle bugün yan yana duranlar,
Bir koltuk uğruna dün söylediklerini bugün inkâr eder hâle geldi.
“Duruş” artık bir meziyet değil, neredeyse bir yük gibi görülüyor.
Kimin rüzgârı sert eserse, o tarafa eğilenler çoğaldı.
Söz, karakterin aynasıdır derler; ama bazıları için o ayna çoktan kırılmış durumda.
İşte tam da bu yüzden, “Koltuk Bukalemunları” her dönem renk değiştiriyor.
Bir gün dava adamı, ertesi gün makam sevdalısı...
Bir gün inançlı, ertesi gün inançsızın sofrasında...
Ve en acısı; tüm bunlar olurken hâlâ “millet için çalışıyoruz” diyorlar.
Duruş, Moda Değil; Karakter Meselesidir
Bir duruşunuz olsun...
Ağzınızdan çıkan söze sahip çıkın.
Her sabah modunuza göre kıvırmadan, bir gün öyle bir gün böyle davranmadan,
Biraz sabit, biraz kararlı olun.
Biz de o zaman diyelim ki:
“Evet, hâlâ adam gibi adamlar varmış.”
Yoksa bu gidişle tek cümleyle özetleriz:
“Koltuk var, karakter yok.”