TEHCİR (ZORUNLU GÖÇ) ve İTTİHAT-TERAKKİ - Kadir COŞKUN

Çocukluğumuzdan günümüze, her 24 Nisan gelmeden devlet ricalini ve dolayısıyla hepimizi bir tedirginlik kaplar, bugün ABD başkanının soykırım mı, büyük Felaket mi diyeceğine odaklanırdık. Uzun yıllar, büyük felaket sözcüğünü kullanmışlardı. Biz de çok güzel bir ifadeymiş gibi, soykırım demedi, diye rahat bir nefes alırdık. Bu gelenek son birkaç yıla kadar böyle sürdü ancak Biden’la soykırıma […]

25 Nis 2025 - 15:09 YAYINLANMA

Çocukluğumuzdan günümüze, her 24 Nisan gelmeden devlet ricalini ve dolayısıyla hepimizi bir tedirginlik kaplar, bugün ABD başkanının soykırım mı, büyük Felaket mi diyeceğine odaklanırdık. Uzun yıllar, büyük felaket sözcüğünü kullanmışlardı. Biz de çok güzel bir ifadeymiş gibi, soykırım demedi, diye rahat bir nefes alırdık. Bu gelenek son birkaç yıla kadar böyle sürdü ancak Biden’la soykırıma (genocide) dönüştü. Böyle devam ederken dün, Trump “büyük felaket” tabirini kullandı. Aynı gün,Ermenistan Meclisi “Soykırım yoktur demek suçtur.” kanun teklifini kabul etmeyince gerek Amerika gerekse Ermenistan’da kıyametler koptu.
Bu, dünya siyasetinin Türkiye üzerinde bence günübirlik yaklaşımı idi. ABD’nin Kuzey Suriye’deki ağırlığının, Ermenistan’ın da Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek için bizlere sundukları mavi boncuklardı. Gönül bunların kalıcı olmasını ister ama hepimiz de biliyoruz ki bunlar günlük siyaset. Kalıcı olması için güçlü olmak, haklılığımızı dünyaya kabul ettirmek zorundayız.

Gelelim 24 Nisan ve İttihat ve Terakki’ye,

24 Nisan 1915, bıçağın kemiğe dayandığı, “Olmak ya da olmamak” ifadesinin, olmak yönünde ortaya konulan iradenin başlangıcı. İttihat ve Terakki ise, ileri görüşlülüğü ile içten yıkılmaya, ne pahasına olursa olsun, “Dur!” diyen Serdengeçtiler Hareketi.

1.Dünya Savaşı’nın başlangıcında, Osmanlı içindeki azınlıkların, fırsatı ganimet bilip ayrılma girişimleri ve bin yıldır “Milleti Sadıka” dediğimiz Ermenilerin Rus, İngiliz hatta Fransız kışkırtması ile Doğu Anadolu’da devlet vaatlerinin sonucu kendilerini kardeş gören Türklere karşı katliam ve bu bölgede soykırıma gitmeleri sonucu ki, bunun canlı şahidi Kazım Karabekir Paşa, doğuda gördüğü manzarayı şöyle izah eder :
“Alaca Köyü’ndeki cenazeler insanın aklını oynatacak gibiydi. Bütün çocuklar süngülenmiş, yaşlılar samanlıklara doldurulup yakılmış, gençler baltalarla parçalanmıştı. Çivilere asılmış ciğer ve kalpler görünüyordu. Bütün bu acıklı görünüşler Erzurum’a atılmaya ve oradaki zavallılara yardım etmeye beni mahkum etmiştir. (10 Mart 1918, Kazım Karabekir 1. Kafkas Kolordu Komutanı)
Bu sadece bir örnek, Taşnak komitacıların toplu fotoğraflarında, ellerinde kalp, ciğer cenin resimleri insanın kanlı dondurmakta, böyle bir durumda Anadolu’yu kurtarmak için girişilen bir hareketin adıdır Tehcir.

Talat Paşa hatıralarında, bunları önlemek için Ermeni ileri gelenleri ile defalarca görüştüğünü, bin yıldır birlikte kardeşçe yaşadığımızı, bunları durdurmalarını istemelerine rağmen ki, Enver Paşa’nın talebi ile sonuna kadar başka çözümler aramış, sonuç alamayınca tehcire karar verip, Türk milletini bir soykırımdan (Büyük kayıtlar oldu.) kıl payı kurtarıp, İstiklâl Savaşı’nı bu tehlikeden büyük ölçüde uzak tutmuştur.

İsyana ön ayak olan İstanbul ve çevresindeki Ermeni kuruluşları 24 Nisan 2025’te kapatılıp liderleri tutuklanmış, akabinde Mayıs sonuna doğru Tehcir yasalaşarak uygulamaya konulmuş. Tehlike arz eden Ermeniler, güneye, yine bir Devleti Âliye bölgesi olan Suriye ve Lübnan’a gönderilip orada İskan edilmişlerdir. Nakiller esnasında sıkıntılar yaşanmış ama bunlar planlı bir şey olmayıp o yılların koşullarında yaşanan şeylerdir. Rahat durmayanlara karşı yapılabilecek tek şeydir. Bugün her ne kadar soykırımmış gibi göstermeye çalışanlar olsa da aklı selim Ermeni diyasporası, batının oyununa geldiklerini, yerlerinden ve yurtlarından edildiklerini kabul etmektedirler.
Ermeni meselesini en güzel ifade edenlerden biri Ziya Gökalp’tir :
“Türkiye’de bir Ermeni katliamı değil bir Türk-Ermeni vuruşması olmuştur. Bizi arkadan vurdular, biz de vurduk, meşru müdafa hakkımızı kullandık.”

30 Ekim 1918’den sonra oluşan Mütareke Basını’nın bugün değişik bir versiyonunu işgal olmasa da Mütareke Basını gibi hareket edip daha da ileri götürerek, İttihat ve Terakki’yi, devleti yok etmekle kalmayıp Ermenilere zulüm yapanlar olarak göstermekteler, hatta bu durum okullarımızda, tarih derslerinde ve aydın geçinen kimi kalemlerimizce devleti batıran kuruluş olarak gösterilmekte. Orduya siyasetin geçmişte sokulduğu, günümüzde de bunun aynı zihniyetçe okullarda öğrencileri eyleme (Proje okullarındaki atamalar nedeniyle) sürüklemelerinin İttihat ve Terakki’den daha zararlı olabileceğini ifade edip onunla ilişki kurmaya çalışmaktalar.

Nedir, kimdir İttihat ve Terakki?

  1. yüzyılın ikinci yarısından, yani tanzimattan sonra dünyadaki milliyetçilik, özgürlük hareketlerinin bir sonucu olarak Osmanlı’nın içindeki azınlık isyanlarına karşı, devleti ve birliği koruma amacıyla ortaya çıkan bir oluşum olup, tamamen halisane bir düşünce ile Batı’da, Makedonya dağlarında ayrılıkçı çetelere karşı savaşmış, kahraman Osmanlı subayları, sürekli toprak kaybeden yaşlı ve okuma yazma bilmeyen üst düzey asker takımının yetersizliğini gören ve ordunun eğitimli, donanımlı olmasını isteyip çağa ayak uydurmanın gereğini düşünen, vatan sevenlerdir. Ülkeyi, milleti koruma içgüdüsü ön plandadır. Bunlar, gençtiler, dinamiktiler, değişime açtılar. Osmanlıcılıkla, İslamcılıkla birliğin sağlanması yönünde girişimleri oldu. Ancak, ayrılıklar hızlanınca Türkçülüğü koruma noktasında mücadele edip bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne fikir ve insan kaynakları yönüyle katkı sağladılar.
    Baktığımız zaman Mustafa Kemaller, Talat, Enver, Cemal Paşalar, Bahattin Şakirler, Ziya Gökalpler, Kâzım Karabekirler, İsmet İnönüler, Mehmet Akif Ersoylar … hepsi, hiçbir şahsi menfaat gözetmeden canlarını, kanlarını ortaya koyup vatanı kurtarma girişiminde bulundular. Belki Osmanlı’yı kurtaramadılar ama düşünceleriyle, yetiştirdiği kadrolarla bu günlerimizin temellerini attılar.
    işte :
    Kimseyi oturdukları yerde tehcir etmedik, mübadele etmedik. Vatanımızdan vatan istemeye kalktılar, cetlerimiz de gereğini yaptılar, onları buradan çıkardılar. (Mustafa Çalık)
  • yüzyılın ikinci yarısından, yani tanzimattan sonra dünyadaki milliyetçilik, özgürlük hareketlerinin bir sonucu olarak Osmanlı’nın içindeki azınlık isyanlarına karşı, devleti ve birliği koruma amacıyla ortaya çıkan bir oluşum olup, tamamen halisane bir düşünce ile Batı’da, Makedonya dağlarında ayrılıkçı çetelere karşı savaşmış, kahraman Osmanlı subayları, sürekli toprak kaybeden yaşlı ve okuma yazma bilmeyen üst düzey asker takımının yetersizliğini gören ve ordunun eğitimli, donanımlı olmasını isteyip çağa ayak uydurmanın gereğini düşünen, vatan sevenlerdir. Ülkeyi, milleti koruma içgüdüsü ön plandadır. Bunlar, gençtiler, dinamiktiler, değişime açtılar. Osmanlıcılıkla, İslamcılıkla birliğin sağlanması yönünde girişimleri oldu. Ancak, ayrılıklar hızlanınca Türkçülüğü koruma noktasında mücadele edip bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne fikir ve insan kaynakları yönüyle katkı sağladılar.
    Baktığımız zaman Mustafa Kemaller, Talat, Enver, Cemal Paşalar, Bahattin Şakirler, Ziya Gökalpler, Kâzım Karabekirler, İsmet İnönüler, Mehmet Akif Ersoylar … hepsi, hiçbir şahsi menfaat gözetmeden canlarını, kanlarını ortaya koyup vatanı kurtarma girişiminde bulundular. Belki Osmanlı’yı kurtaramadılar ama düşünceleriyle, yetiştirdiği kadrolarla bu günlerimizin temellerini attılar.
    işte :
    Kimseyi oturdukları yerde tehcir etmedik, mübadele etmedik. Vatanımızdan vatan istemeye kalktılar, cetlerimiz de gereğini yaptılar, onları buradan çıkardılar. (Mustafa Çalık)
  • Bir Talat gider, bin Talat gelir.
    İtihatçılar ölür, ancak ittihatçılık ölmez. (Talat Paşa)

    Sonuç olarak,
    24 Nisan 1915, yok oluşun durdurulduğu gündür. Bunu da yapanlar İttihatçılardır. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
    24 Nisan İttihatçılar Günü kutlu olsun.

    YORUMLAR

    Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

    Kalan karakter: