TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİNDE ANA -BABA VE EVLAT NASIL STATÜ KAZANIR
Bu gün Eskişehir’de bir kaç arkadaşım ile buluştuk. Eskilerden muhabbet ettik ve hasret gidermeye çalıştık. Arkadaşların yanından ayrıldıktan sonra iki yaşlı amca hararetli bir şekilde konuşuyorlardı benim dikkatimi çekti karşılarına oturdum biraz dinledikten sonra amcalar o kadar güzel konuştu ki ben de muhabbete dahil oldum .
Konu atasözü ve deyimlerin ne anlama geldiğini ve aile kavramını atasözü ve deyimler ile ifade ediyordu söyledikleri atasözleri ve deyimleri not alarak siz saygılı okurlarımla paylaşmak istiyorum çünkü o atasözleri ve deyimler şu anki ailelerin içinde bulunduğu zorlukları anlatıyor.
Atasözü kelime anlamı: Atasözleri geniş halk kitlelerinin yüzyıllar boyunca geçirdikleri tecrübe ve bunlara dayanan düşüncelerden doğan ve benimsenen, kimin tarafından söylendiği belli olmayan ağızdan ağıza dolaşan yol gösterici bir nitelik kazanmış az kelime ile çok mana ifade eden kültürel unsurlardır.
Deyimler: Deyimler de, çekici bir anlatım özelliği taşıyan ve çoğunun gerçek manasından ayrı bir manası bulunan kalıplaşmış söz topluluklarıdır.
Öncelikle Türk atasözleri ve deyimleri Türk toplumunun, Türk kültürünün bir ürünüdür. Burada tesbit edilen bulgular Türk toplumunu, Türk ailesini tanımamızda bize yardımcı olur; Türk toplumunu ve ailesini birleştiren, bütünleştiren bağları, aynı zamanda bu süreçte ortaya çıkan problemleri tesbit edebiliriz.
AİLENİN KURULMASI
Aile evlilik kurumu yoluyla kurulur. Türk atasözleri ve deyimlerinde evlilik kurumu değişik yönleriyle ayrıntılı olarak işlenmiştir.
“Bekârlık sultanlıktır” gibi bekârlığı destekleyen atasözleri de bulunmakla birlikte, Türk atasözleri ve deyimlerinde genellikle evli olma teşvik edilen, bekârlık ise arzu edilmeyen bir statüdür.
“Bekâr gözü kör gözü”.
“Bekârın parasını it yer, yakasını bit”.
“Bekârlık maskaralıktır”.
“Varsa eşin rahattır başın, yoksa eşin zordur işin”.
“Evlenenle ev alana (yapana) Allah yardım eder.
Atasözü eş seçmede kız ve erkek çocuğu serbest bırakmayı öngörüyorsa da, aileye (Anne ve babanın) tecrübelerine de önem vermiştir.
“Kızı kendi havasına bırakırlarsa ya davulcuya varır, ya zurnacıya”.
“Kızı kendi keyfine koysalar çalgıcıya varır”.
“Ergen gözü ile kız alma, gece gözü ile bez alma”.
Eş seçmede hem ailenin hem de akraba ve çevrenin fikri alınır. Eşler arasında denkliğe özen gösterilir. Özellikle kızın köklü bir aileden gelmesine, belli özelliklere ve değerlere sahip olmasına dikkat edilir. Kurulan ailenin sağlam temellere sahip olmasında bu seçim önemli rol oynar:
“Davul dengi dengine çalar”.
“Halayıktan (beslemeden) kadın olmaz, gül ağacından odun”.
“Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olamaz”.
“Kendinden küçükten kız al, kendinden büyüğe kız verme”.
“Kız alan gözle bakmasın, kulak ile işitsin”.
“Pekmezi küpten, kadını kökten al”.
“Lafın azı uzu, çobana verme kızı; ya koyun güttürür, ya kuzu”.
“Asili alması zor, saklaması kolaydır”.
“Babasının mezarını görmediğin adama kız verme”.
“Erkek getirmeyi, kadın yettirmeyi bilmelidir”,
“Anasız çocuk evde hordur; babasız çocuk çarşıda” atasözleri kadın ile erkek arasındaki iş bölümünü işaret eder; kadının yeri evidir,
Türk atasözleri ve deyimlerinde ailenin birinci önemli öğesi annedir.
Kadının en önemli özelliği anneliğidir.
“Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar”.
“Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz”.
“Ana evlâdından geçmez”.
“Analı kuzu kınalı kuzu”.
“Anadan doğmayan kardeş sayılmaz”.
“Anadan olur dana, hamurdan olur maya”.
Türk atasözlerinde ve deyimlerinde ailenin ikinci önemli öğesi babadır:
“Baba ocağı”.
“Baba nasihatı tutmayan pişman olur”.
“Baba oğlunun fenalığını istemez.
Anne-Baba-Çocuk Etkileşimi:
Çocuk dünyaya geldikten sonra ilk tecrübelerini aile içinde edinir. Kişinin daha sonraki yaşantıları ve çevresi ile ilişkileri aile içi ilişkilerden büyük ölçüde etkilenir. Aile bütün dünyada en önemli bir birincil gruptur. Aile üyeleri arasındaki sevgi ve samimiyet “biz duygusu”nu geliştirir ve bu duygu ana babalardan çocuklara tutum ve alışkanlıkların geçmesini teşvik eder. Ailenin sosyalleştirme fonksiyonu şu atasözlerinde dile getirilmektedir:
“Sen seversen oğlunu, o da sever oğlunu”.
“Soydur çeker, huydur geçer”.
“Meyve ağacından uzak düşmez”.
“Armut dalının dibine düşer”.
Aile sosyalleştirme süreci içinde çocuğa statü kazandırır. Çocuk aileye girdiği andan itibaren yaş, cinsiyet, doğum sırası gibi bir seri statülere sahip olur. Diğer bazı statülerin kazanılması da aile üyeliğine bağlı olarak gerçekleşir. Meselâ, Sivas’lı olmak, orta tabaka mensubu olmak gibi. Ailenin sağladığı statü toplamı çocuğun daha sonra kazanacağı statülere de zemin hazırlar. Yine ailesi verdiği değerler ve yaptığı telkinlerle eş, meslek, arkadaş gibi seçimlerinde çocuğa statü yönlendirmesi de yapar:
“Ata dostu oğula mirastır”.
“Babası ekşi elma yer, oğlunun dişi kamaşır”.
“Dedesi koruk yemiş, oğlunun dişi kamaşmış”.
Buna karşılık çocuğun sosyalleşmesinde ve statü kazanmasında şahsiyetin gelişmesinde ailenin yeterli olmadığı, diğer kişi ve gruplara da ihtiyaç duyulduğu bazı atasözleriyle dile getirilmektedir. Böylece Türk atasözleri ve deyimlerinde hem anne babanın statü kazandırıcı fonksiyonları hatırlatılarak aile kurumu fonksiyonel hale getirilir, hem de bunun yeterli olmadığı gösterilerek fert ve toplum hayatında diğer kişi ve gruplararası etkileşime de yer verilir; böylelikle dolaylı yoldan da olsa sosyal etkileşim ve dayanışmanın önemi de vurgulanır.
“Ana baba ile iftihar olmaz”.
“Ata malı mal olmaz, kendin kazanmak gerek”.
“Atalar çıkarayım der tahta, döner dolaşır gelir bahta”.
“Babadan mal kalır, kemal kalmaz”.
Atasözlerinde ailesinin statü kazandırma fonksiyonu da çift yönlü olarak işlemektedir. Anne baba çocuklara doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak statü kazandırdığı gibi, çocuklar da hem küçükken hem de büyüdükleri zaman anne babaya statü kazandırabilirler. “İyi evlât anayı babayı vezir eder, kötü evlât rezil eder”, “Doğan anası olma, doğuran anası ol” atasözleri bu gerçeği dile getirir.
Çocuk sosyalleşme sürecinde cinsiyet rollerini aile içinde öğrenir. Cinsiyet rolleri çocuğun kişiliğinin gelişmesinde, diğer insanlarla ilişkilerinin düzenli ve uyumlu olmasında ve topluma uyumlu bir kişi olarak katılmasında, aile içi uyumun sağlanmasında önemli rol oynar. Bu öğrenme sürecinde kız çocuk anne ile, erkek çocuk baba ile özdeşim kurar. Aşağıdaki atasözleri ailenin bu fonksiyonunu açıklar niteliktedir:
“Oğlan babaya kız anaya çeker”.
“Kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al”.
“Oğlan atadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi”.
Türk atasözleri ve deyimlerinde ebeveyn-çocuk ilişkilerinde otorite-itaat ilişkisi dikkati çeker. Çocuklar anne babaya hürmet etmeli, saygılı davranmalıdırlar.
“Oğula devlet gerek ise, anaya ataya hürmet eyleye”.
“Ana ata önünden geçmek hata”.
“Ana baba duasını almış”.
“Ana baba bedduasını alan onmaz”.
“Ata yolu doğru yoldur”.
“Atanın önünden geçeni Allah sevmez.
Bu haliyle Türk ailesi nesillerinin ve toplumun kültürünün devamlığının sağlayan aile yapısının bu atasözleri ve deyimlerin dillerden dillere aktarılması TÜRK AİLE YAPISININ NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLATMAKDIR.
Yukarıda bahsettiğim amcalar Türk halk bilimcileri olduklarını bana bir kaç doküman ismi verdiler bende dökümanları araştırdığımda siz saygılı okurlarımlada paylaşmak ve TÜRK AİLE YAPISININ GÜN GEÇTİKÇE BOZULMAK ÜZERE OLDUĞUNU HERKESİN BUNU GÖRDÜĞÜNÜ HİÇ BİR ŞEY YAPMAK İSTEMEDİĞİNİ SÖYLEDİLER ve şu sözle bitirelim dediler.
KÜÇÜKKEN ANA BABADAN KORKTUK ŞİMDİ İSE EVLATLARDAN KORKUYORUZ.
Saygılarımla.
Kaynak:
Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Cilt: I-II, 3. b., Ankara: Türk Dil Kurumu Yay., 1981.