KEMALİST İDEOLOJİ - Ali DAĞ
Sormamız gereken soru şu. Neden Atatürkçülük değil de Kemalizm? Atatürkçülük ve ya Kemalizm bir ideoloji midir? İdeolojiler, toplumsal gereksinimleri karşılayan, o gereksinimleri duyan kesimlerce benimsemiş, kendi içlerinde tutarlı inanç sistemleridir. Aynı koşullar içerisinde yaşayan ve aynı koşulları paylaşanların sorunlarına çözüm getirirler. Değişen koşullar ile yenilenebilen, yenilenmeye açık ideolojiler ölmezler. Fakat katılaşan, kalıplaşan ideolojiler günün […]
Sormamız gereken soru şu. Neden Atatürkçülük değil de Kemalizm? Atatürkçülük ve ya Kemalizm bir ideoloji midir?
İdeolojiler, toplumsal gereksinimleri karşılayan, o gereksinimleri duyan kesimlerce benimsemiş, kendi içlerinde tutarlı inanç sistemleridir. Aynı koşullar içerisinde yaşayan ve aynı koşulları paylaşanların sorunlarına çözüm getirirler. Değişen koşullar ile yenilenebilen, yenilenmeye açık ideolojiler ölmezler. Fakat katılaşan, kalıplaşan ideolojiler günün birinde tarihin sayfalarında kendilerini kaybederler.
Sol ideolojiler akla seslenir, sağ ideolojiler ise daha çok duygulara seslenir. Kemalizm ise, akla ve insancıl değerlere dayalı “çağdaş” bir toplum özlemine yanıt veren geri kalmışlıktan kurtulma isteğini yansıtan bir ideolojidir. Neden “Atatürkçülük” yerine “Kemalizm” sözcüğünü kullanmak lazım. Bir; Kemalizm sözcüğü uluslararası dile girmiştir. İki; Cumhuriyetimizin son 50 yılı “Atatürkçülük” adına Atatürk’e yapılan ihanetlerle doludur.
Kemalist ideolojiyi anlamak için, Türk devrimini hangi koşullarda oluşturduklarını çok iyi değerlendirmek zorundayız. 1920’lerin Anadolu’sunda, bugünün birçok Afrika ülkelerinden çok daha yoksul bir toplum vardı. Kişi başına düşen yıllık gelir yaklaşık 70 dolar idi. Her on erkekten biri okumayı bilse yazmayı bilmiyor idi. Kadınlarda ise bu oran ancak yüzde bir civarında idi.
Osmanlı’nın borçları için “Düyun-u Umumiye idaresi” kurulmuş. Vergileri toplayacak olan bu kurula, yabancılar egemen. Başkanlığını bir dönem Fransa, bir dönem İngiltere yapıyor. Üst düzey yönetici ve görevlilerin tamamı Avrupalı, Anadolu’daki görevliler ise yerli Hıristiyanlar. Yurtlarından uzak, cephelerde uzun süren savaşların ürünü bitkin bir halk, işgal altında bir vatan ve ortaçağ koşullarında bir yaşam.
Bu çöküş içerisinde elbette ki vatanın kurtuluşunu, bağımsızlığı düşünen, çıkış yolu arayan, devrimci düşünen kafalar vardı. Dilin Arapça ve Farsça karışımından kurtulmasından, çok kadınla evliliğin yasaklanmasına ve Latin harflerin kabulüne kadar, birçok alandaki düşünce hayata geçirilmeyi bekliyordu.
Mustafa Kemal çok geniş bir tarih bilgisine sahipti. Yerli yabancı yüzlerce düşünürün eserlerini okuyor ve kafasında çözüm yolları arıyordu. Çıkış yolunun ise “Ulus devlet” kurmaktan geçtiğini biliyordu. Osmanlı devletinin Türk tarihindeki “din ile devlet işlerini karıştırmanın son kurbanı” olduğunu düşünüyordu ve biliyordu. İşte Laiklik burada devreye sokuldu…
25 Mayıs 2025