OSMANLI-TÜRKMEN ALEVİ BEKTAŞİ İLİŞKİLERİ - Ali DAĞ

Hacı Bektaş-ı Veli’nin Hakka yürüme yani vefat tarihi 1270-71 yıllarıdır. Osmanlı ve Türkmen Alevi Bektaşi’lerinin ilişkileri, tarihçilerin belirttiğine göre; 1299 da kurulmuştur. Hacı Bektaş-ı Veli bu sırada Hakk’a yürümüştür. Osmanlı’nın kuruluşunda, Alevi Bektaşi inanç esasına dayalı olarak kurulmuştur. Osmanlı’nın kurucuları; Ertuğrul Bey, Savcı Bey, Otman Bey, Şeyh Edeb Ali, Dursun Fakih gibi kişiliklerdir.      Osmanlı’nın […]

09 Ara 2024 - 09:21 YAYINLANMA

Hacı Bektaş-ı Veli’nin Hakka yürüme yani vefat tarihi 1270-71 yıllarıdır. Osmanlı ve Türkmen Alevi Bektaşi’lerinin ilişkileri, tarihçilerin belirttiğine göre; 1299 da kurulmuştur. Hacı Bektaş-ı Veli bu sırada Hakk’a yürümüştür. Osmanlı’nın kuruluşunda, Alevi Bektaşi inanç esasına dayalı olarak kurulmuştur. Osmanlı’nın kurucuları; Ertuğrul Bey, Savcı Bey, Otman Bey, Şeyh Edeb Ali, Dursun Fakih gibi kişiliklerdir.

     Osmanlı’nın manevi mimarları; Şeyh Edeb Ali ve daha sonra Osmanlı’da kadılık sisteminin kurucusu olan Dursun Fakih’tir. Bu iki kişilikte inanç olarak Alevi, Bektaşi inanç yapısına sahiplerdir. Osmanlı’nın kuruluşunda baştan bu anlayış hakimdi. Osmanlı, kuruluşta Alevi-Bektaşi meşrepli bir Türkmen topluluktu. Osmanlı coğrafi ve idari olarak büyüdükçe bu kuruluş mayasından uzaklaştı. Türkmen’lerin ağırlığı yerine tarihçilerin; “dönme devşirme” dediği toplumsal yapıya bıraktı.

     Fatih Sultan Mehmet dönemine dek Türkmen’lerin yönetim erkinde ağırlığı söz konusu idi. Fatih ve İstanbul’un alınmasından sonra Türkmen’lerin yerine, kendi öz milleti olan Türkmen’lerin dışındaki toplumsal yapılardan gelen, devşirme denilen gayrimüslim kesimlerdeki yönetici kesimi görülmeye başlandı. Osmanlı’nın Türkmen kurucu halkı savaş zannında asker, barış zamanında kul olarak kullanıldı.

     Osmanlı’nın Türkmen’ler ile arasına mesafe koyması, Alevi Bektaşiler ile de arasına mesafe koyması sonucunu getirdi. Kuruluşunda Alevi Bektaşi meşrepli olan Osmanlı, süreç içinde giderek Alevi Bektaşi karşıtlığına, baskılara dönüştü. Bu baskı ve zulümler sonucu Osmanlı’da bitip tükenmeyen Celali isyanlarını olur.

     Osmanlı Alevi Bektaşi ilişkilerinde Celali Ayaklanmaları dışında iki büyük toplumsal kırılma yaşanmıştır. Bunlardan birisi; Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail çatışması ile başlayan Çaldıran’da Safevi’lerin yenilgisi ile sonuçlanan yenilgidir. Bu yenilgi iki Türk devletinin savaşıdır. Faturayı Osmanlı Devleti’nin kurucu mayası olan ,Türkmenler ödemiştir. Resmi kayıtlara göre; Çaldıran Savaşı öncesi Yavuz Sultan Selim Anadolu’da Şah İsmail’in olası potansiyel desteğini bertaraf etmek için, 40 bin Alevi Bektaşi Türkmen’i Kuyucu Murat Paşa marifeti ile katledip kuyulara doldurarak katletmiştir.

     Tarihçiler, bu olaylarda kendi kurucu halkından katledilen Türkmen sayısının 100 bini aştığını yazar. Bu katliamlardan bugüne Asırlar geçmesine karşın Türkmen Alevi Bektaşi’ lerde tanımı olanaksız tahrip yaratmıştır.

     İkinci kırılma ise; 2. Mahmut Dönemi’nde Osmanlı yönetiminin Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak için yaptığı katliamdır. Bu olayda da yaklaşık 10 bini aşkın yeniçeri ve Alevi Bektaşi insan katledilmiştir. Yüzlerce Alevi Bektaşi dergâhı içlerindeki el yazması kitaplar, belgeler, yani gelecek nesillere kaynak olacak tüm belgeler eşyalarla ve binalar ile tahrip edilip yakılmış ve yok edilmiştir.

     Bu olaylar nedeni ile 1876’dan bugüne Alevi Bektaşi dergâhları hala belini düzeltememiştir. Yazılı Alevi Bektaşi kaynaklarının çok kısıtlı olmasının ana sebebi de budur. Alevi Bektaşi öğretisi ve inanç sistemi sözlü kültür ile bu günlere gelmiştir…

09 Aralık 2024

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: