OSMANLI’DA CELALİ İSYANLARI
Osmanlı’da toprak mülkiyeti ve düzeni, devletin egemen olmasına dayanmaktaydı. Çağın büyük üretim aracı toprak ağaların, derebeylerin yani feodalitenin değil, sadece devletin mülkiyetindeydi. Anadolu’nun dünya görüşü ve insan özellikleriyle de uyumlu olan bu mülkiyet düzeni 1576’dan sonra şekil değiştirince, tabiatıyla sosyal yapı çöktü, yerini baskı sömürü ağalık düzeni aldı.
Bu yeni yapı alışılagelen bütün düzeni yok sayarak, bütün dengesizlikleri de beraberinde getirdi. Toprak mülkiyetinin değişmesinden sonra ekonomik ve sosyal yapının uğradığı çöküntü, ilk isyancılardan birinin isminden dolayı Celali isyanları olarak adlandırıldı. Bu isyanlar toprak düzen değişiminin hem bir sonucu hem de hızlandırıcısı dır. İsyanların başlangıcı 1576’dan öncelerinde olsa da, yaygınlaşması bu tarihe rastlayıp, 1610’lara kadar devam etmiştir.
Celali isyanlarının temel özelliği, isyanlara katılan zümrelerin çeşitliliğidir. Yani bir inanç grubu ya da bir zümre değildir. Köylünün ekonomik olarak soyulmasıdır. Osmanlı’nın kuruluşundan beri süregelen toprak düzenindeki değişim bu ezilen köylülerin isyanıdır. Tımarlı sipahilerin saf dışı edilmesi, devlet görevinde olanların değişen toprak sistemiyle toprak ağaları olması, devletin memur ve askerlerinin koruyuculuğundan yoksun kalarak, tefecilerin eline ve ağır vergiler altında ezilen köylü yığınlarının tarlaları hukuk yolu ile elinden alınmakta, geleneksel tarım düzeni bozulmakta, köylüler ırgatlaşmaktadır.
Celali isyanları bu değişimin önce sonucu, sonra hızlandırıcısı olmuş, düzenin yıkımıyla isyanlar arasında bir zincirleme etki-tepki ilişkisi meydana gelmiştir. İsyanlarla birlikte ortaya çıkan karışık ortam ve sarayın yönetimi elinden kaçırdığı biriken gelirleri, adeta açıkgöz toprak ağalarına peşkeş çekmiştir.
Devletin de göz yumması ile memurlardan oluşan devlet imkânlarını kullanan Beyler, ağalar hızla artarak Anadolu’yu az gelişmiş bir feodalitenin karanlığına gömmüşlerdir. 17. Yüzyıl başlarken Osmanlı toplumu artık gittikçe güçlenen bey ve ağaların egemenliğine girmiş, köylü çağımıza dek sürecek yalnızlığa ve yoksulluğa terk edilmiştir.
16. yüzyılda Anadolu son derece karışık bir durumdadır. Devletin tayin etmiş olduğu memurlar ellerindeki yetkileri kullanarak, servetlerine servet katmakta, halkı vergi adı altında canından bezdirmekte, “kaçgunluk” dönemi diye de adlandırılan bu dönemde, köylülerin evlerini, tarlalarını, köylerini kitleler halinde terk ettikleri, Anadolu'nun en ücra köşelerine dağ başlarına, ormanlık alanlara çekildikleri dönemler yaşandı. Bu gün kuş uçmaz kervan geçmez olarak gördüğümüz yerlerdeki köyler o baskı ve zulüm dönemlerin eseridir…
1 Eylül 2025