DEMOKRATİK TOPLUMA GEÇİŞ
Dünyada demokrasinin ve sivil toplum anlayışının ver olmadığı bir dönem içerisinde, Türkiye’de Kemalizm’in eğitim seferberliği ile birlikte, demokrasi ve sivil toplum çalışmaları da topluma anlatılmaya ve kurulan kooperatifler ile pratikte de halkın yaşamına giriyordu. Aslında tarihsel olgu ve olaylar kendi dönemleri içerisinde değerlendirildiğinde anlamlı olur.
Bir toplumdaki yönetim ve yaşam biçimi de, aynı toplumun daha önce var olan yönetim biçimi ile karşılaştırılarak veya benzer koşullara sahip başka toplumların yönetim şekliyle değerlendirmek lazım. Bu karşılaştırmalarda da döneminin Kemalist Türkiye’sinde, oldukça demokratik sayılması gerektiğini çok açık görülmektedir.
Atatürk yönetiminin kendisinden önceki Osmanlı rejiminden ve aynı dönemde ve sonrasında var olan, benzer koşullardaki geri kalmış ülke rejimlerinden “çok daha demokratik” olduğunu görebiliyoruz. Bugün demokrasimiz Atatürk ‘ün temelini attığı, İnönü döneminin sağlam temellerle pekiştirdiği için demokrasiyle tanıştık. Ama Atatürk Döneminde Türkiye, Avrupa ortalamasından çok daha ilerdeyken, 1945 sonrası Avrupa’nın gerisinde kaldık.
Dünya ülkeleri diktatörlük ile yönetilir iken Peki, Mustafa Kemal Atatürk halk tarafından seçilerek başkanlık sistemini neden istemedi? TBMM ni dağıtma yetkisine sahip olmayı, başkomutanlık yetkilerini taşımayı neden reddetti? Bu yetkiler hiçbir liderin kolay, kolay reddetmeyeceği gibi, birçok lider bu yetkilere günümüzde bile sahip olmak istiyor.
Hitler dönemi baskılarından Almanya ve Avusturya’yı terk eden bilim adamları, Batının varlıklı ve gelişmiş ülkeleri dururken, neden Türkiye'ye gelmeyi tercih ettiler? Bu bilim adamlarının birçoğu dünyada tanınmış Yahudilerdi. Güç koşullar altında geri kalmış bir ülkede ilim ve bilim alanında hizmet etmeye iten nedenler neydi? Bu bilim adamları geri kalmış bir ülkenin rejimine neden sığınmışlardı? Çünkü Türkiye’de oluşturulan demokrasiye yürekten inanıyorlardı ve Atatürk gibi bir lider vardı.
Atatürk “resmi ya da özel” hiçbir dış geziye çıkmadığı halde, dünyanın birçok önde gelen devlet adamları, liderleri yoksul geri kalmış savaştan yeni çıkmış bir ülkenin devlet başkanını ziyaret etmek için adeta yarışa girmişlerdir. Bu yeni kurulan Kemalist Türkiye’ye gösterilen ilgi çok anlamlıdır. 1920 lerde Avrupalı olmayan ve bağımsız kalabilmiş sadece dört ülke vardı. Ama zaman içerisinde Türkiye dışındaki ülkeler birer birer istilaya uğradı.
O dönemde yayılmacı, Faşist Mussolini’nin bir mesajı tedirginlik yaratmıştı. Bunun üzerine Mussolini Türk büyükelçiliğine bir açıklama yapma gereği duyarak; “Türkiye bu kapsam dışındadır. Çünkü Türkiye bir Avrupa ülkesidir” dedi. 70 yıl öncesinin Türkiye’si, Faşist İtalyan diktatörünün bile bu düzeltmeyi yapma gereği duyduğu koşullarda, acaba niçin bugünkünden daha çok Avrupalı sayılıyordu? Bunu düşünmemiz gerekmiyor mu?...
16 Haziran 2025