HALKIN EGEMENLİĞİ
Ulusun egemenliği halkın egemenliğimi? Atatürk ulusları oluşturan toplum kesimleri ve bireyler arasında da eşitliğe inanıyordu. Halklar arasında Seçkinciliğin ve ayrıcalıkların olmaması gerekirdi. Osmanlı’da çok belirgin olan “seçkin zümre” her alanda toplumu istediği gibi haksızlığa sürükleyebiliyordu.
Demokrasi ile halk eş anlamlı olmalıydı. Ulusal kurtuluş savaşı verilirken, Cumhuriyet ilan edilmemişken ortada henüz bir ulus devlet yoktu. Ama her konuda hesap soran ve kıyasıya eleştiren bir meclis vardı. Bu çalışmalar Demokrasinin ve halkın egemenliğinin ayak sesleri idi. Demokrasi önce halkı temsil edenlerden başlamalıydı.
Kemalist “halkçılık” halk içerisindeki en yoksul ve en eğitimsiz kesimi güçlendirmek, toplumsal dayanışmayı sağlamak istiyordu. 1920’lerin Anadolu'sunda Avrupa’daki gibi burjuvazi ve aristokrasi gibi sınıflar yoktu. Çünkü Avrupalılar sanayi devrimine geçmişlerdi, Anadolu ise hala feodal ve tarım toplumu idi. Bu durumda Anadolu’da yasalar önünde tam eşitlikçi bir halk sağlanmalıydı.
Osmanlı’nın son döneminde çıkarılan tüm yasalar sadece devleti ve saltanatı kurtarmak amacına yönelikti. Atatürk Halkı güçlü kılan, halkla birlikte, halkın yaratıcı gücünden yaralanan çağdaş, demokrasiyi ve yasal haklarını bilen bir halk istiyordu. Bunun içinde en belirgin alan “kültür” dü. Öncelikle de kültürün temeli olan “dil” di. Halkın dili Yunus Emre’nin dili olan öz ve yalın Türkçe dir. Yüzyıllardır Türkçe halk arasında seçkinliğini korumuştur.
Oysa Osmanlı’nın “seçkinlerin” dili Arapça ve Farsça karışımı yazılması ve okunması oldukça zordu. Halkın bu dil eğitimini alması olanaksızdı. Atatürk Bir yandan Türk dilini yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarırken, bir yandan da Çağdaş alfabe ile okuma yazma seferberliği başlatmıştır. 482 işaretli Arap yazısının yerini 29 harfli Türk alfabesi aldı.
Kemalist halkçılık “ayrıcalıksız ve sınıfsız” bir toplum öngörmektedir. Fakat bu yaklaşım, ne toplumsal sınıfları kaldırmayı amaçlayan Marksist anlayışı, ne de sınıf çatışmasını şiddet ve baskı ile yasaklayan Faşist anlayışı yansıtmıyordu. Bu durumda Atatürk sınıf çatışmasının olmadığı, ayrıcalıklı kesimlerin olmadığı “çoğulcu demokratik toplum” özlemi içinde halkla bütünleşmiştir.
Kemalist halkçılık, yönetimde, siyasette, kalkınmada, eğitimde, gelir dağılımında devlet ve ulus olanaklarının kullanılmasında halkın yararının gözetilmesini amaçlar…