SİYASET ve DİN
Ulu önder başkomutan Mustafa Kemal Atatürk ve birlikte yola çıktığı, inançlı yurtsever arkadaşları ile beraber, Emperyalizme karşı verilen mücadele den sonra Ulusal bağımsızlığımız sağlanmıştır. Atatürk bu zor milli mücadele sonunda, laiklik temelinde kurucu ilkeleri “ilim, bilim, soran, sorgulayan, araştıran, felsefe” yani temel yurttaşlık bilinci belirlemiştir. Ne var ki bir süreden sonra söz konusu kurucu ilkeleri devam […]
Ulu önder başkomutan Mustafa Kemal Atatürk ve birlikte yola çıktığı, inançlı yurtsever arkadaşları ile beraber, Emperyalizme karşı verilen mücadele den sonra Ulusal bağımsızlığımız sağlanmıştır. Atatürk bu zor milli mücadele sonunda, laiklik temelinde kurucu ilkeleri “ilim, bilim, soran, sorgulayan, araştıran, felsefe” yani temel yurttaşlık bilinci belirlemiştir. Ne var ki bir süreden sonra söz konusu kurucu ilkeleri devam ettirmeyi, ülkeyi yönetenlerin soluğu yetmemiştir. Onun için de işin kolayına kaçmışlardır.
İnsanları düşünmekten, sorgulamaktan alıkoyucu, avutucu, oyalayıcı yöntemlere başvurmuşlardır. Bunun için de inançlı insanların en hassas oldukları din, inanç söylemlerine başvurmuşlardır. Çünkü toplumda inançsal söylemler, çok su götüren, kolaycı ve dinleyicisi alıcısı çok fazla olan bir konudur.
Soranı sorgulayanı, anlatılanların ne olduğunu arayanı, araştıranı çok az olan bir alan. Dini söylemlerle toplumu yönlendireni bir kez ele geçirdiğinizde gerisi kendiliğinden geliyor.
Allah’ın buyruğu şöyle, Peygamberin hadisi böyle, Cennet’e şöyle, Cehenneme böyle gidilir gibi söylemlerle halkı peşine takıyor. Henüz aklını kullanma yetkinliğine sahip olmayan kitleden, dünyayı, uzayı, teknoloji ve bilim çağını, takip etmesi beklenemez. Tam tersi ortaçağ karanlığına doğru yönlendirildiğinin farkında bile olamıyor. Sorunlara çözüm üretmek yeteneğinden yoksun, aydın, politikacı ve sözde yöneticiler bunu çok iyi bildikleri için, hemen her fırsatta din ve inanç motiflerini kullanmaktan geri kalmıyorlar.
Atatürk’ün akıl yolunda açtığı kapıları, aydınlık pencereleri oy uğruna, makam ve koltuk uğruna en azından bir müddet daha gündemde makamda kalma uğruna, aydınlığa açılan kapıları kapatmaktan, aydınlığı karartmaktan geri kalmıyorlar. Bu politikaları ve eylemleri ile herkesin kendilerine inandıklarını sanıyorlar. Oysa Anadolu insanı gerçek önderini bulduğunda ne mucizeler yarattığını ya bilmiyorlar ya da bilmezlikten geliyorlar.
Mustafa Kemal Paşa gibi korkusuz yürekli bilgili öndere kavuştuğunda yoktan bir Ulus devlet yarattığını tarih gördü. O Mustafa Kemal Paşa elinde her imkân olduğu halde hiçbir zaman dini istismar etmedi. İslam’ın kılıcı olmaya soyunmadı. Ordu geleneğinden kendi töresini üreten bir bilgi birikim den gelen, bir toplumun tüm çağdışı zincirlerini kırmak üzere yola çıkan bir liderdi.
Birileri ısrarla toplumu ortaçağ karanlığına sürüklemek isterken, tarihi doğru okumak lazım. Bu gün yapılması gereken akıl tutulmalarından, kutuplaşmalardan, özellikle de dini siyasete alet edenlerden uzak durup sorgulayarak, birilerinin saltanatı için, inançlarımızı alet etmelerine fırsat verilmemeli.
En önemlisi de laik olunmadan, layık olunamayacağını hiçbir zaman için akıl dışında bırakmamak gerekir…