Değerli okurlar ;
Bu hafta köşemizde çok özlediğimiz burnumuzda tüten sosyal ve birlikte olma hissinden bahsetmek istiyorum . Birlikte olduğumuz günler sanki çok geride kalmış gibi gelmeye başladı hepimiz için ama ALLAH ın izniyle bunlarında toplum olarak üstesinden geleceğiz. Gerçi birlik olma beraber olma konusunda tek suçu korona virisüne atmakta doğru değil diye düşünüyorum . Kendi çocukluğumdan şu geçen zamana kadar farkettiğim en büyük değişim toplum hayatımızın değişikliği oluyor .Eskiden insanlar birbirlerine daha fazla mı ihtiyaç duyuyordu ya da daha mı fazla seviyorlardı birbirlerini bilmiyorum ama eskilerin daha güzel olduğu konusunda hiç şüphem yok . Tabi eski birlikteliğin beni en çok ilgilendiren alanlarından biride yemek kültürümüzdeki etkisi...Çocukluk çağlarımla ilgili hatırladığım ilk şey insanların hep birlikte oldukları birlikte eğlendikleri yemeklerini beraber hazırlayıp beraber yedikleriydi ve bu durumdan çok mutlu olmalarıydı .örneğin benim çocukluğumda turşular hazır alınmazdı anneannem ve annemin kazanı kaynatmak için yaktıkları ateşi ve o kazanın kaynarken çıkarttığı ses hala aklımda , o devirde insanlar kendilerine yetecek kadar yemek yapmazlardı kendilerine yaptıklarının aynısından sülalesindeki her evde olmasını sağlarlardı ve bu sadece kendi kanından gelen insanlarla değil ayrıca mahalledeki komşularla da paylaşılırdı. Biz çocukken mahallemizdeki insanların maddi durumlarını fakir olup olmadıklarını bilmezdik çünkü bizim büyüklerimiz paylaşmayı bilirdi durumu kötü olan insanları kırmadan onlarla beraber yaparlardı her işlerini. Bu konuda en büyük pay anneannelerimiz ve onların yetiştirdiği kızları olan annelerimizindi onlar daha fazla yorulup daha fazla kişinin doymasını sağlarlardı. O paylaşılan her lokma bugün benim için ve benim yaşıtlarım için tatlı bir anı olarak kaldı o sosyalliği ve paylaşmayı sonraki nesillere aktaramadık . Eski günlerin güzelliğinden bahsetmenin güzelliğinden ziyade bu yazıyı yazma amacım bu paylaşma ve birlik olma kültürünü bu toprakların asıl sahibi olan bizden sonra bu vatanda yaşayacak çocuklarımıza aktarmak istemektir. Sizlere benim içinde sivasımız içinde çok önemli bir yere sahip olan bir yemek mirası olan sübüradan bahsetmezsem olmaz .sübüra kelimesi su ve börek kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur tarihi tam bilinmemekle birlikte bu kelimeler uzun yıllar içerisinde güzel Anadolu insanının ağzında yuvarlana yuvarlana sübüra kelimesine dönüşmüştür. Yazıma bu hafta güzel bir anı ve sübüra tarifiyle veda ediyorum. Daha sosyal olduğumuz gelecekte buluşmak dileğiyle …
Anneannem önderliğinde toplanan annem ,teyzelerim ve komşularımızın un, su ve tuz karışımdan elde ettikleri hamurları zar biçiminde keserek onları temiz sofra bezleri üzerinde kuruturlardı bu kurutulan sübüralar artık 12 ay boyunca kullanılanacak bir yemeğe dönüşürdü . nemsiz ortamda saklanan sübüralar özellikle yaz aylarında suda kaynatılarak yoğurt dolu bir kaseye dökülürdü üzerine son olarak eritilmiş tereyağ eklenerek yenilirdi.
NOT : sübüra yemeğinin yemeğinin tadını artırmak için yoğurdun içerisine rendelenmiş sarımsak ve acı biber atmak bu lezzetli yemeğin lezzetini kat kat artırır .
Afiyet olsun …