On bir ayın sultanı Ramazan güzellikleriyle geldi. Tüm İslam leminin Ramazan Ayı kutlu olsun. Ülkemize, şehrimize ve evlerimize bereket getirsin. Kardeşlik bağlarımızın artmasına ve kötülüklerin sonlanmasına vesile olsun.
Son 11 haftayı yenilmeden kapatan yiğidolar, süper ligin en uzun serisini elinde bulunduran bir takım olarak, bu seriyi Gençlerbirliği deplasmanında sürdürmek istedi. Maç sonunda seri 12 maça çıktı.
Son haftalarda izlediğim en güzel maçlardan birini izledim. Hele Sivasspor’un muhteşem geri dönüşü izleyenleri büyüledi adeta. 2-0 geriye düştüğümüz bir maçta, son 30 dakikada kurulan inanılmaz baskı tam 3 gol getirdi. Goller öyle sıradan goller değil, tam tersine çalışılmış ve birbirinden güzel gollerdi.
Ulusal yayın organları, televizyonda spor programları Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve hatta Trabzonspordan başka takım yokmuşçasına konuşup dururlar. Ulusal spor gazeteleri dört sayfasının tamamını bu takımlara ayırırlar. Büyük takım nitelemesi yaparlar. Kendilerince haklı olarak Trabzonspor hariç her biri için 25 milyon taraftar kitlesinden söz ederler. Acaba büyük takım gerçekten sadece taraftar sayılarının çokluğu, kazanılmış şampiyonluklar ve ekonomik yapıları ile mi bu unvanı elde ediyorlar? Kabul etmek gerek taraftar sayıları çok, bütçeleri yüksek, yıllarca şampiyonluk yaşamış takımlar. Ama bir düşünmek lazım bunlar büyük olmak için yeter mi? Yoksa hacimsel büyüklük mü?
Bugün Sivasspor ciddi anlamda büyük takım nasıl olunur bunun örneği niteliğinde bir maç oynadı. Herkes iki farklı yarı gibi değerlendirebilir ama ben maçın tamamında Sivasspor’daki coşkuyu ayakta alkışlıyorum. Her iki yarı çok koştu. Bana göre anlık konsantre eksikliğinden gelen iki gol, bir anda maçın seyrini değiştirmiş gibi görünse de, tamamında üstün olmamıza rağmen, özellikle oyunun son 30 dakikasında rakip üzerinde kurduğu inanılmaz baskı sonucu, 2-0 geriye düştüğü maçı 2-3 lehine çevirmeyi başardı.
Bugün maçların tamamına yakınını hemen hemen futbolsever olarak hepimiz izliyoruz. Ben büyük takım dediğimiz hiç birinde bu baskıyı görmedim. Rakip son maçlarda oldukça etkili bir takım olan Gençlerbirliği olmasına rağmen, bilinçli, sabırlı ve coşkulu oyun izleyenleri adeta büyüledi. Sanıyorum maçı izleyen futbolseverler, Sivasspor taraftarı olsun ya da olmasın büyük keyif aldıklarından eminim.
Rıza Çalımbay büyücü gibi ikinci yarıda yaptığı oyuncu değişiklikleri ve oyun formatıyla maçın adamı olmayı hak etti. Rakip teknik direktör Sivasspor’u iyi analiz etmiş olacak ki, sol çizgide oynayan ve takımın en etkili silahı olan Gradel’i maç boyunca kontrol altında tutmayı başardı. Çalımbay ise bu hamleye karşılık sistemini tamamen hücuma ve sağ kanada yönelik bir anlayışla ikinci yarıya çıkıp atak organizasyonlarını Erdoğan üzerine kurunca, rakibi çaresiz bıraktı. Rakip bu kez sağ tarafa tedbir almaya çalışırken, bir defa Gradel’i kaçırdı ve malumun sonu oldu. 19 gole direkt katkı sağlayan bir oyuncuya tedbir alırken, sağ kanat ataklarına engel olamayan Gençlerbirliği takımı küme düşme hattında yine kâbuslar görmeye devam edecek gibi.
Süper ligin en iyi takım savunması yapan ve en hızlı hücuma çıkan takımı Sivasspor,, eğer ki covid engeline takılmamış olsaydı bugün çok daha farklı durumdan söz ediyor olabilirdik. Bu maç sadece 3 puan değil, ilk beş için oldukça önemliydi. Çok kritik bir virajı geride bıraktık. Hafta içi lideri ağırlayacak olan Sivasspor için bu maç oldukça önem arz etmektedir. Evimizde oynayacağımız bu maç için umutluyum. Sosyal medya üzerinden anlamsızca yapılan Beşiktaşlı Rıza yakıştırmaları amacından uzak kasıtlıdır. Rıza Çalımbay iyi bir profesyoneldir. Kimin şampiyon olacağına bakmaz. Kaldı ki, Sivasspor’un Avrupa hedefi yakındır. Emeğine sağlık Rıza Çalımbay, emeğinize sağlık zafere inanmış aslanlar, taraflı tarafsız birçok futbolsever sizleri seviyor ve destekliyor.
Sağlıkla kalın…